Burada, bulunduğumuz şehirdeki bir evi ziyaret edeceğiz. Bahçe içinde iki katlı. Çoğu insanın hayal ettiği kadar güzel bir ev. Yeni biçilmiş çimenlerle kaplı bahçenin ortasında, bembeyaz. Bahçedeki ağaçlar eski, dalları
Burada, bulunduğumuz şehirdeki bir evi ziyaret edeceğiz. Bahçe içinde iki katlı. Çoğu insanın hayal ettiği kadar güzel bir ev. Yeni biçilmiş çimenlerle kaplı bahçenin ortasında, bembeyaz. Bahçedeki ağaçlar eski, dalları
Sana bir şeyler yazacaktım, bulamadım. Seni görmeyince özlediğimi. Sana kızıp kızıp pişman olduğumu. Seni sevmeyi bile sevdiğimi yazacaktım. Ama bulamadım. Bulamadığım her şeyi bulduğumu Sevmediklerimi kabul etmeye uğraştığımı, yazacaktım Ama
Göz alabildiğine uzanan ovanın ortasındaki tek yükseltide bir adam ve kadın duruyorlar. Durmaları için neden yok. Orada olmaları için de. Yıllardır ve belki asırlardır, orada duruyorlar. Kadın elindeki kağıdı uzatıyor
Oyuna isteyerek dahil olmadım. Nasıl geldiğime dair hiçbir fikrim yok. Fakat benden önce de oynanıyordu. Tek bildiğim bu. Oyuncuları tanıyorum. En azından bazılarını. Neden oynuyoruz diye sormuyoruz. Soran kimseyi görmedim.
Zayıflığını gösteremezsin. Çünkü seni seven insanları üzersin. Ve yine, zayıflığını gösteremezsin. Çünkü seni sevmeyen insanları mutlu edersin.
Bulduğu ilk ağacın altında durdu adam. Yorgunluktan ayakta durmaya zorlanarak. Tekrar etti, “Zaman geçiyor”. Bunu fark edeli epey oldu. Sayıların farkına vardığında anladı her şeyi. Kelimeler… her şeyi karmakarışık ediyorlar.
Kocasını öldürmüşlerdi. İş yerinden çıkarken. Dört kurşunla vurulmuştu. Biri kafasına, üçü göğsüne isabet etmişti. Haber geldiğinde evde oturmuş televizyon izliyordu. Önce duyduklarını anlayamamıştı. Öylesine tuhaftı ki söylenenler, anlamak kolay olmamıştı.
Kaç yıl oldu? Çok uzun zamandır buradayım. Düşünmem lazım. Kendine yalan söyleme, pekâlâ biliyorsun ne kadar olduğunu? Yirmi iki yıl olacak haftaya. Çarşamba ikide. Bunu söyleyip moralimi bozmana gerek yoktu.
Kimsenin duymadığı Hiçbir kulağa fısıldanmamış Hiçbir gözün değmediği kelimeler bulup yazsam sana Asırlar geçse üstünden Her şey unutulsa Hepimiz unutulsak Bulsalar bir yerlerde Eski püskü kağıt üstünde Silinmiş belki yer
On dört yaşında evden kaçmıştı. Sevdiğini söyleyen bir adamın peşinden. Çocuktu o zamanlar, inanmıştı. Annesinin üçüncü evliliğiydi. Farklı babalardan dört kardeşi daha vardı. Ve alkolik üvey babası. Asla ait olduğunu