Teşhis (Son Bölüm)

Arkasında toplanan simsiyah yağmur bulutları. Önünde şehrin
belli belirsiz silüeti. Zihninde aradığı soruların cevabı yok.
Başına gelenlerin neden olduğuna dair bir cevap olmadığı gibi.
Burası dünya, cevapların var olduğu yer değil. Sadece sorular
var. Cevaplarından asla emin olamadığın sorular. Şehirde adı
dillerde. Savcıya yaptıklarının görüntüleri basında. Kulaktan
kulağa yayılıyor ünü. Verdiği cezalar. Bir kahramana
ihtiyaçları var. Bir kahraman olmayı istedi mi ki? Bunu
düşündüğünü hatırlamıyor. Yeteneklerini ölümü pahasına
elinde tutuyor. Galiba sadece onlara sahip olmak istedi. Savcının
söylediği şeyler bir türlü zihninden çıkmıyor. Orada, şehirde
savcı gibi düşünen binlercesi çıkacak. Bugün değil belki ama
sonunda çıkacak. Asla tatmin olmayacaklar. Bunu biliyor. Bunu
bilmek istediğinden bile emin değil. Arkasında toplanan yağmur
bulutları yaklaşıyor. Yeni doğan güneş aceleyle karanlığı
yok etme derdinde. Fakat başaramayacak. Ne kadar süre kahraman
kalabilir? Bir ay, altı ay, bir yıl. Hastalık yayılıyor.
Uzaklardan şimşeklerin sesleri duyuluyor. Uyanan orman kuş sesleri
ile dolu. Buraya hiçbir cevabı olmayan sorulara yanıtlar bulmaya
geldi. Bir şey, içinde bir şey giderek yükseliyor. Dört buçuk
milyar yıl, bilmem kaç ay, bilmem kaç gündür var dünya.
İçindeki kötülük insan var oldukça yaşamaya devam edecek. Bir
şey yükseliyor içinde. Bir kıyamet yaklaşıyor. Rüzgar
hızlanıyor. Dört buçuk milyar yıldır var dünya…

Yerden yükseliyor.
Bir deri bir kemik. Üstünde eskimiş kıyafetler. Gözleri bu kadar
büyük müydü eskiden yoksa zayıfladığı için mi öyle
görünüyor. Hiçbir mimik yok suratında. Kötülük hep vardı,
hep var olacak. İçlerinde var olanları gördü. Bir kahraman
kimsenin yapmak istemediği şeyleri yapmayı cesaret edendir.
Cevapların var olduğu yere ulaşmak için yapılması gerekeni
yapacak. Onlar kör. Gerçeği göremeyecek durumdalar.
Zayıflıklarını gördü. Onlardan biriydi önceden. İçindeki
öfke sadece kötülüğün varlığına mı, yoksa öleceği için
mi? Cevabı olmayan sorular. Daha da yükseliyor yerden. Şehir
giderek yaklaşıyor. Binalar seçilmekte. Altındaki toprak
titremeye başlıyor.

İnsan var
oldukça kötülük devam edecek.

Kayalar toprağın içinden kopup peşine takılıyor. Devasa ağaçlar
sökülüyor yerden. Hepsini yok edecek. Her şeyi yok edecek.
Altındaki toprak yarılmaya başlıyor şehre doğru. Önce bunu,
sonra diğerini ve diğerini… Kimsenin yapmak istemeyeceği şeyleri
yapmaya cesaret eder kahraman. Arkasında bulutlar, karanlık
yükseliyor. Güneş yeniliyor bulutlara. Savcının sözleri
kulağında. Şehir uyanıyor yeni yeni. Kendisine yaklaşmakta
olandan habersiz. Ve aniden, bir ışık patlıyor önünde. Böyle
bir gücün varlığına inanmak zor. Karşısındaki şey… şey…
o şey onlarca kat güçlü Can’dan. “Başkaları da var…”
diye geçiriyor içinden. Kayaları tutamıyor. Toprağı yaramıyor
artık. Bulutların arasından güneşin ışıkları vuruyor önüne.
Küçük bir kız çocuğu şehirle arasında duruyor. Ağzında
maske, üstünde hasta önlüğü, saçları dökük. Bulutlar
dağılıyor arkasında. Güneş karanlığı yeniyor.

“Bunu yapma” diyor küçük kız çocuğu, “Sana zarar vermek
istemiyorum. Sadece git…”

Onun gücü karşısında böcek kadar zayıf. Sahip oldukları bir
hiç. O an ne yapmak üzere olduğunun farkına varıyor. Kısa, çok
kısa bir an. Öldürdüğü adamlardan bir farkı olmadığını
anlıyor. Yere iniyor. Küçük kız çocuğu bir iki metre önünde
kadar gelip maskesini indiriyor. Yüzünde küçük bir tebessüm.
Kuş sesleri geliyor yeniden.

“Git…”

Pişmanlık kaplıyor içini yapmak üzere olduğu şey yüzünden.
Küçük kız çocuğu maskesini geri örtüyor. Güzel bir hayatı
olacak. İstemsizce tebessüm ediyor Can da. Kıza söylemek istiyor
gördüklerini.

“İstemiyorum…” diyor kız zihninde. Kelimelere ihtiyacı yok
ikisinin de. “Kendi karanlığımda mutluyum”

“Özür dilerim…” diyor Can.

Keşke daha fazla şey söyleyip yapabilse. Artık tek yapmak
istediği kimsenin olmadığı bir yer. O da kendi karanlığını
sevecek. Ve ne kadar zamanı kaldığını görecek…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir