Çok uzun zamandır buradayım, hayalleri bile duvarın ötesine ulaşamayacak hale gelene kadar hem de. Ne kadar olduğunu sormayın, yeterince uzun olduğunu bilmeniz kafi. Cinayetten girdim içeri. Pek isteyerek oldu diyemem.
Çok uzun zamandır buradayım, hayalleri bile duvarın ötesine ulaşamayacak hale gelene kadar hem de. Ne kadar olduğunu sormayın, yeterince uzun olduğunu bilmeniz kafi. Cinayetten girdim içeri. Pek isteyerek oldu diyemem.
Eskimiş kaldırımlar şahidiydi yorgun adımlarının. Kıvrılan sokağın kaybolmasını engelleme çabasında sağına ve soluna dizilmiş eski binalar. Kamburlaşmış sırtı anlatıyor altında ezildiği yükü. Başı öne eğik, ağır ağır ilerliyor Tarık. Bu
Bir zamanlar şehrin ve ülkenin ileri gelenlerinin davet edilmek için yarıştığı köşk. Koca bahçesi ve nefis manzarasıyla duruyor asırlık yerinde. Dünyanın geçici bir yer olmadığını gösterme çabasında sanki. Heyhat! Zamanın
Yağmurun yağmaması gerekiyordu. Şöyle demişti hava durumunu anons eden spiker. “Bugün hava parçalı bulutlu ve sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde…”. Dışarıdaki hava ise bunu duymuş da tersini yapmak için uğraşıyor gibiydi.
Kırmızı ışığın yanmasını bekledi. Yeterince içmişti ve trafik polisine yakalanmak istemiyordu. Arabanın ne zaman açıldığı bile belli olmayan radyosundan çıkan tuhaf bir müzik bu sahneye eşlik ediyordu. İş yerinden çıkmadan
Belediyenin bile unuttuğu eski sokağın, mukimlerinin daha çok parasız ve bekarlardan oluştuğu eski apartmanın köhne mutfağında, “Altmış yaşında bir adamın kendi yemeğini hazırlamasında asil bir taraf yoktur” diye mırıldandı. Akşam
Otuz yıl, on bir ay, yirmi dokuz gündür içerideydi. Cinayetten girmişti. Gençti o zamanlar. Yeni filizlenen bir ağaç kadar. Baharda açan çiçekler kadar. İstememişti birini öldürmeyi. Kimseyi incitecek biri değildi.
“Benim suçum senin gibi doğmamış olmak m?” diye fısıldadı. Bir metrekarelik odada ayakta duruyordu. İkisini ayıran cam panoda seslerin iletilmesi için dört tane küçük delik açılmıştı. “Hayır, öyle…” sesinin gidip
Bir yatakta başlamıştı hikaye ve bir yatakta nihayete ermişti. Zamanın izleri göstermek ister gibi kırışmış çarşafın üstünde, kırılmış hayallerin esiriydi adam. Uzandığı yerden kalkmak için bir mazeret aradı. Yeniden başlamak
Bir restoran. Pahalı, öyle herkesin gideceği türden değil. İçeride bembeyaz masa örtüleri ile kaplı masaların ardından deniz görülüyor. Demirlemiş tekneler, durgun denizin üstünde sallanıyor. Güneşin kızıllığı denizin mavisi üstünde yayılıyor.