On dört yaşında evden kaçmıştı. Sevdiğini söyleyen bir adamın peşinden. Çocuktu o zamanlar, inanmıştı. Annesinin üçüncü evliliğiydi. Farklı babalardan dört kardeşi daha vardı. Ve alkolik üvey babası. Asla ait olduğunu
On dört yaşında evden kaçmıştı. Sevdiğini söyleyen bir adamın peşinden. Çocuktu o zamanlar, inanmıştı. Annesinin üçüncü evliliğiydi. Farklı babalardan dört kardeşi daha vardı. Ve alkolik üvey babası. Asla ait olduğunu
Zengin ailenin tek kızıydı. İyi okullarda okumuş, çoğu insanın hayal dahi edemediği yerlerde yaşamış, daha genç yaşında bir çok şeye sahip olmuştu. Üniversiteyi bitirdikten iki yıl sonra eşiyle tanışmıştı. Altı
Güneş batmak üzere. Ufukta dağlar kızıla boyanıyor. Uzakta bir kervan ağır ağır ilerlemekte. Günlerdir yolda Beyaz, Siyah’ı arıyor. “Batıya doğru atını sür” dediler ona. “Dümdüz bir ovaya varacaksın. Orada bulursun
Uzun otobüs yolculuğunun bilmem kaçıncı saatindeler. Otobüste çok yolcu yok. En fazla on kişi. Aradaki duraklarda binip inenler oldu, o yüzden emin değil. Yaşlı bir çift ve yanındaki ikili koltukta
Arabanın arkasında mahkemeye doğru gidiyor. Karşısında iki asker, elleri tetikte ona bakıyorlar. Dışarıda güzel bir gün. Otuz iki yıldır görmediği günlerden bir diğeri. Yıllarla beraber namı da büyüdü. Birçok adamı
“Gerçekte ne hissettiğimi kimseye anlatmadım” dedi rüzgarda sallanan adama. “Senin kulaklarına fısıldayacağım” Bembeyaz kumlar göz alabildiğine. Zaman kayboluyor. Sallanan adam susuz. Belki de o yüzden sallanıyor. Ya da korkudan. Altında
Zirve yolculuğunun beşinci günündeydiler. Hedeften önceki son kamp. Üç gün süren, şahane manzaralar eşliğindeki yürüyüşlerinin ardından dördüncü gün tırmanışa başlamışlardı. Zor ve meşakkatli olmuştu buraya kadar gelmeleri. Soğuk ama
Her şey bundan iki yıl önce küçük bir tur gemisinde işe girince başlamıştı. Beklediğinden daha büyük bir değişiklikti bu doğrusu. Limanda demirlemiş teknelerin bakımını yapmakla, sürekli seyir halinde olan
İki gündür fasıla vermeden yağan kar nispeten yavaşlamıştı. Belediye yolları temizlemeye çalışıyordu ama ara sokakların çoğu trafiğe kapanmıştı. Yol kenarları temizlenen karların biriktiği tepeciklerle doluydu. Radyoda belli belirsiz çalan müziğe
Hatice köyün ne en güzel ne de en çirkin kızıydı. Sadece kızlardan biriydi. Kendini bildiği andan itibaren tarlada, ahırda, mutfakta çalışmıştı. On beşine girdiğinde birinin onu istediğini duymuş, istemeye geldiklerinde