Kaç yıl oldu? Çok uzun zamandır buradayım. Düşünmem lazım. Kendine yalan söyleme, pekâlâ biliyorsun ne kadar olduğunu? Yirmi iki yıl olacak haftaya. Çarşamba ikide. Bunu söyleyip moralimi bozmana gerek yoktu. Biliyor olmam, düşünmemi engellemez. Hep böylesin, saçma sapan şeylerle uğraşıyorsun. Geçmişten bugüne asla değişmedi. Düşünmen gereken başka şeyler var. Evet düşünmem gereken başka şeyler var. O herif buraya geleli iki hafta oldu. İki hafta az bir zaman değil. Yalnız cezası kısa. Altı ay yatarı var. Hayatımı kaydıran adam için altı ay. Hakimler neye göre ceza veriyor? Onların bir şeye göre ceza verdiği yok. Bırak şimdi, yine saçma sapan şeyler düşünüyorsun. Dedim sana hep böylesin. Alman gereken bir intikam var. Almam gereken bir intikam olduğunu biliyorum aptal herif. Haberim yokmuş gibi mi duruyorum? Sürekli konuşup dikkatimi dağıtıyorsun. Nasıl yapacağımı bile planladım. Planının farkındayım. Fakat fakat… Ahmet. Ahmet’i sevdiğini düşünüyordum. Ahmet’i seviyorum zaten. Bunun konuyla ne alâkası var şimdi?! İyi de…?!?! İyi de ne? İyi de ne, geri zekalı mendebur. İyi de ne? Başka bir yolu mu var? Birileri gelip elime silah mı tutuşturacak? Dur dur… ya da beş dakikalık havalandırmada gırtlağına sarılır boğarım ibneyi. Güvenlik görevlileri falan da bakarlar öyle. Sonra ben de teşekkür ederim hepsine. Ahmet?!? Ahmet’e olan sevgim alacağım intikamdan büyük değil. Hepi topu on yıllık hücre arkadaşım. Ondan önce neredeydi, bilmiyorum? Fakat o aşağılık herifi biliyorum. Elimden her şeyi alan pisliği. O, Ahmet’ten eski işte. Yani yapacaksın? Evet uyumasını bekliyorum. İyi de bu vahşet…!!! Sanki daha önce hiç kimseyi öldürmedin. O sokakta vurduğum çocuk kaç yaşındaydı? Hani şu siyah montlu olan. Bilmiyorum… emin değilim. Ha siktir oradan… bal gibi biliyorsun. En çok on dokuz yaşındaydı. Ne için öldürdüm hem de, sadece bana laf attığı için. Sarhoştum gerçi. Ayık olsam yapmazdım. Neyse… bunlar boş. Ahmet’in kemiklerinden silah yapmaktan başka seçeneğim yok. En çok birkaç saniyelik fırsatım olacak. O yavşak buradan sağ çıkmayacak. Onu buradan sağ çıkarmam! Gerekirse buradaki herkesi ve kendimi dahi öldürürüm. Uyudu mu o? Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Uyumasa horlamazdı, az önce boş işlerle uğraşıyordun diyordun. Sen sanki çok dolu şeylerle uğraşıyorsun. Aptal aptal beni eleştir ancak sen. İyi de kemiklere nasıl ulaşacaksın? Rica edeceğim, kendisi verecek. Sence nasıl ulaşacağım, dişlerimle. Kolundaki uzun kemik işimi görür. Sabaha kadar vaktim var. Kolu sıkı sıkı sarmamız lazım. Bak onu unutturma bana. Yoksa çok fazla kan akar. Böyle bir şeyi hatırlatmak istemiyorum. Delirmişsin sen. Bunları dinlemek bile midemi bulandırdı. Dayanabileceğimi sanmıyorum. Öyle bir dayanacaksın ki aklın almayacak. Hele yarın sabah. O yavşağın karnından ciğerlerine kadar soktuğum zaman o kemiği zevkten dört köşe olacaksın. Doğruyu söylemek gerekirse şu an kurduğum hâyâl hoşuma gitti. Söyledim sana. Sonra huzura ereceğiz. Emin ol Ahmet de huzura erecek. Daha önünde on beş yılı var. Geleni gideni yok, biliyorsun. Bence uyudu ve yeterince bekledik. Yastıkla boğ önce. Sonra çarşaftan ip gibi bir şey yapar kolu sararız. Daha işimiz uzun. Beklemenin manası yok. O piçin ölmesi gerekli. O zaman vakit geldi demektir. Ahmet için Allah rahmet etsin diyelim. O yavşak sabaha kadar yaşasın bakalım. Ölürken son gördüğü şey yüzüm olacak. Düşünürken bile mutlu oluyorum. Hadi işimiz uzun… Öldür şu herifi de işimize bakalım.