Bu yazı tahayyüllerin ötesinde zihinsel mücadele ile yazılabilmiş bir özeleştiridir. İnsanların yapmak isteyip yapamadıklarının peşinde koşmuş, çoğu zaman bomboş ve saçma sapan hadiselerin içinde ömrünü harcamış olanlara aittir. Zamanın götürdüklerini fark ettiği noktada elinde hiçbir şeyin kalmadığını anlayanlara aittir. Anlatamadıklarını gecenin karanlığında dillendirip anlaşılmayı bekleyenlerindir. Bir türlü olgunlaşamamış çocuklarındır. Kurulamamış bir hayatın ortasında elinde kalan …
Tuğçe
Zengin ailenin tek kızıydı. İyi okullarda okumuş, çoğu insanın hayal dahi edemediği yerlerde yaşamış, daha genç yaşında bir çok şeye sahip olmuştu. Üniversiteyi bitirdikten iki yıl sonra eşiyle tanışmıştı. Altı aylık sevgililik döneminin ardından sürpriz evlilik teklifi gelmişti. Dolunayın gökyüzünü aydınlattığı gecede, harika bir tekne gezisi sırasında. İmrenerek bakmıştı insanlar. Çok güzel bir geceydi ve …
Tavsiye
Güneş batmak üzere. Ufukta dağlar kızıla boyanıyor. Uzakta bir kervan ağır ağır ilerlemekte. Günlerdir yolda Beyaz, Siyah’ı arıyor. “Batıya doğru atını sür” dediler ona. “Dümdüz bir ovaya varacaksın. Orada bulursun Siyah’ı”. Dediklerini yaptı. Şimdi orada. Siyah uzlete çekildi on yıl evvel. Efsane savaşçı. Merhametsiz ve yalındı her zaman. Düşmanları onun adını duyduğunda korkardı. Öldürdüğü insanlar …
Ne birinden alacağım ne de vereceğim kalmasın. Dört yanımda dört sevdiğim kaldırsın beni. Öyle büyük kalabalıklara gerek yok. Ne eksik ne de fazla olsun istemem. Yeter bana dört kişi. Kalabalıklar boşa toplanmıyor artık. O kalabalıkları toplayacak bir şey yapmak, kalabalıkların sevgisini kazanmak da istemiyorum. Dört kişi yeter. Samimi birer damla göz yaşını hak ettiğimi düşünürlerse …
Adam sessizliğin ortasında bir şeyler yazdı. Yazarken hiç düşünmedi. Buna ihtiyacı yoktu. Bitirince kalkıp gitti. Kağıt öylece bekledi. Üstünde yazılanları yaşatmak istedi. Adamsa onu unuttu. Önemsizdi. Sadece gecenin sessizliğinde bir hiç için, bir hiç yazdığı boş kağıttı. Kağıtsa umutla bekledi. Kimse gelip onu okumadı. Hayallerde de olsa üstünde yazılanlar hiç yaşanmadı. Sonra nedensiz adam gelip …
Sana dönüp, “Neden böylesin?” dediklerinde verecek bir cevabın olmalı. Hani, şöyle hazırlarda bir yerlerde bekleyen, şak diye söylenebilecek. Şundan şundan dolayı böyleyim deyip izah edeceksin. Anlayacak bunu soran. Başka bir şey sormaya ihtiyaç duymayacak. Peki ya bilmiyorsan, neden böyle olduğunu? Nerede, ne zaman bu hale geldiğine dair bir fikrin yoksa peki? İşte o zaman sorunun …
Hiç Kimseye
Sana kelimeler yazılmayacak Birleşip cümle olmayacaklar senin için Geride seni hatırlatan bir şey olmayacak Hiçbir zaman Hiçbir kimse Hiçbir yerde Seni anmayacak Peşinde koştuğun şey gelip seni bulmayacak Zaman geçecek üstünden ağır ağır Kumlar uçuşacak havada Sular taşlara damlayacak Yapraklar solup, açacak Geride seni hatırlatan hiçbir şey kalmayacak Satırlar asla senin olmayacak
Sessizliği sevmezsin sen! Uzak dağların üstünde ateşler yansın Dumanlar sarsın ovaları Kıvılcımlar düşsün kurumuş ormanlara Yangınlar büyüsün Çalsın davullar Sesleri yankılansın Toplansın ordular düzlüklere Akan kanlarımız toprakla buluşsun Üstümüzde zırhlar Çizilmiş, yıpranmış Ve eski… Hadi çağır öfkeni karanlıklardan Ateşleri ekle ona Dumanlarla perdele Toplansın adamların silahlarıyla Haykırışlar yırtsın gecenin sessizliğini Böyle yaşayamazsın Yok edeceğiz birbirimizi …
Bahar
Uzun otobüs yolculuğunun bilmem kaçıncı saatindeler. Otobüste çok yolcu yok. En fazla on kişi. Aradaki duraklarda binip inenler oldu, o yüzden emin değil. Yaşlı bir çift ve yanındaki ikili koltukta tek başına uyuyan adam hariç hepsi sonradan bindi otobüse. Dördü beraberler en başından beri. Güneş yeni yeni kendini gösteriyor ufukta. Yorgun otobüsleri bomboş yolda ilerliyor. …