Teşhis (6. Bölüm)

Tek kişilik odada, kapısında nöbetçi polis, on sekiz saat uyudu.
Koluna bağlanmış serum ağır ağır damladı. Odanın kirli
perdesinin aralığından zayıf bir ışık girdi içeri. İki
güvercin pervazda gidip gelirken uyandı. Başındaki ağrı tam
olarak geçmemişti. Kapıdaki nöbetçi hoşlandığı hemşirenin
gelmesi umuduyla sağa sola bakınıyordu. Yatağında hafifçe
doğruldu. Karnı acıkmış, susamıştı. Kapıdaki nöbetçiye
gelmesini söyledi. Daha doğrusu beyninden geçirdi. Son kriz…
yeni bir şey daha getirmişti. Nöbetçi emir almış asker gibi
oturduğu sandalyeden kalkıp odaya girdi. Bakıştılar. Belindeki
silahı çıkarıp kafasını patlatmasını emredebilirdi. Ya da
neşeli bir şarkı söylemesini isteyebilirdi. Adam hipnoz olmuş
gibi öylece duruyordu. Kelimelerle tarif etmek zordu ama bağlantıyı
kesip polisi kendi haline bıraktı. Adam şaşkınlıkla sağa sola
bakınıp odaya nasıl girdiğini anlamaya çalıştı.

“Su ve yemek
istiyorum” dedi zayıf bir sesle. Kelimelere ihtiyacı yoktu. En
alt katta, doldurduğu iddia kuponunu kontrol eden aşçıya bir
şeyler pişirip getirmesini emredebilirdi. Fakat hala bir insandı…
yani öyle olmalıydı. Konuşmak istemişti sadece.

Polis şaşkınlığını
atınca doktorlara haber vermek için çıktı. Güvercinler uçmuş,
güneş bulutların arkasına saklanmıştı. Başındaki ağrı
geçmek üzereydi. Bakışları tavana sabitlenmiş, hastanedeki
herkesin farkında, öylece uzandı. Üstündeki odada yatan adam son
nefesini vermek üzereydi. Etrafında ağlaşan insanlar. Adamın
zihninde eski bir anı. Dere kenarında güzel bir ilk bahar günü.
Heyecanla sevdiği kızı bekliyor. Daha gencecik. Arkasındaki
bayırın üstünde aşık olduğu kızın ve onun yaşadığı köy.
Huzurlu hissediyordu. Ne etrafında ağlayan insanlardan ne de
öleceğinden haberi yoktu. Sadece dere kenarında sevgilisini
bekliyordu. Can, fazla vaktinin kalmadığını düşündü. Neden
kendisi ile alakalı hiçbir şeyi hissedemiyordu. İçeri birkaç
doktor ve hemşire girdi. Oysa sadece yemek ve su istemişti.

Doktorlar durumunu,
her şeyin kötüye gitmekte olduğunu anlattılar. Bir sürü tetkik
yapacak ve yeniden tedaviye başlayacaklardı. Anlattıkları hiçbir
şeyi dinlemedi. Derilerinin altında olanları görebiliyordu. Ona
tavsiyeler veren doktorlardan biri yarın kalp krizinden ölecekti. O
da herkes gibi öleceğini biliyordu. Krizler her seferinde daha kötü
geliyordu. Fakat ilaçlar sahip olduklarını yok ediyordu. Odada
olanlara göz gezdirdi. Her birinin öleceği anı gördü. Kısacık
zaman dilimleri. Yarın ölecek doktor cep telefonuna gelen mesaja
baktı. Hemşirelerden biri haftaya evlenecekti. İlk çocuğunu
doğururken öleceği güne kadar bir yıl, yirmi bir gün, altı
saat vardı. Peki onun? İlaçları kullandığı zaman ne kadar
vakti olacaktı? Bir yıl, yirmi yıl, altmış yıl… Yapmak
istedikleri için sahip olduğu güçlere ihtiyacı vardı. Önemli
olan ne kadar yaşadığın mıydı gerçekten?

Polis uzun tıbbi
konuşmaları dinlemekten sıkılmıştı. Yakaladığı ilk konuşma
arasında “İfadesini almak için Savcı Beye götürmemiz
gerekiyor. Bu ne zaman mümkün olabilir?” diye söze girdi.

“Mümkün değil”
dedi doktor. “En azından şu an için hastanede kalması
gerekiyor. İfadesini burada alırsınız”

Bir eşya gibi
nerede duracağına karar vermeye çalışıyorlardı. Pervaza
yeniden güvercin kondu. Bu kez tek başınaydı. Aşağıdaki
caddede yürüyen adam borçları yüzünden delirmek üzereydi. Eve
gidince gerçekten delirecek, karısını ve üç çocuğunu öldürüp
intihar edecekti. Adama arkasından gelen otobüsün önüne
atlamasını söyledi. Güvercin havalandı. Doktorun telefonuna yeni
mesaj geldi. Aşağıdaki adam üstünden geçen otobüsün altında
öldü. Buna karar vermesi gereken o muydu, bilmiyordu. Ama vermişti.

“Tedavi
istemiyorum. Savcı ile görüşmeye gideceğim” diyerek yataktan
doğruldu.

Doktorlar bir şeyler
söyledi. Yapması gerekenleri sıraladılar. Hiçbir şey demeden
dinledi. Savcıyı yanına getirtebilir, yaptıkları için teşekkür
etmesini sağlayabilirdi. Sadece neler olacağını merak ediyordu.
Fakat önce yolda durup bir şeyler yiyecekti.

Polis istemsiz
şekilde, “İyi fikir” diye mırıldandı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir