Kuantum

Sahibi
olduğu otelin kapısından içeri girdi. Birkaç yıl olmuştu
burayı alalı ve bu süre içinde ilk kez geliyordu. Varlığı ya
da yokluğu önemsiz bir oteldi. Geldiği noktada elde ettiği maddi
güce nazaran hiçbir önemi yoktu buranın. Vergiden kaçmak içindi
sadece. Senden güçlü birine parayı kaptırmamanın basit bir
yolu. Çocuklar başkası yemesin diye çikolatalarını yalar ya!
Yetmiş yaşına yeni girmişti. Bembeyaz saçlarını geriye doğru
taramıştı. Orta boyluydu, yapılı bir vücudu vardı. Daha
doğrusu eskiden yapılı bir vücudu vardı. İki yıl önce şöyle
demişti doktor, “Kansersiniz ve iyi bir bakımla altı ay
yaşarsınız”. Aşağılık herif, bunu ne kadar büyük bir
rahatlıkla söylemişti. Altı ay… iki yıl geçmişti ve hala
buradaydı. Şimdi incecik bir adamdı ve hiçbir şeye tahammülü yoktu.

Çalışanlar
saygıyla onu selamladı. Bir iki tanesi uzaktan onu gösterip kendi
aralarında fısıldadı. Sanki bu mesafeden sesleri duyabilirmiş
gibi ve sanki ne söyledikleri umurundaymış gibi. Etrafa bakmak
istemiyordu. Sadece birkaç günlük tatil yapacaktı, hepsi o. Son
anda karar vermişti buraya gelmeye. Ne buradan gelecek paraya
ihtiyacı vardı, ne de burayı denetlemeye. Ancak çalışanlar
açısından durum farklıydı. Otelin müdürü kocaman bir
sırıtmayla ona doğru gelirken eliyle işaret edip onu durdurdu.

Bunlara
vaktim yok, işinize bakın!”

İnsanların
kalbini kazanmakla uğraşacak yaşta değildi. Asansörlerin
bulunduğu tarafa doğru giderken bir afişe gözü takıldı.
Aşağıdaki salonlardan birinde olan konferansın tanıtımı için
asılmıştı. Kısa bir süre afişe bakıp merdivenlere yöneldi.
Konferansı dinlemeye karar vermişti.
***
Burçin
gelen daveti büyük bir memnuniyetle kabul etmişti. Otelin sahibi
gece bir şeyler içmek için çağırmıştı onu. İyi bir şeydi
bu, öyle olmalıydı. Refakatçisi olan kadın bir iki adım önünde
yolu gösteriyordu. İki kanatlı, büyükçe bir kapının önüne
geldiklerinde kadın gülümseyerek ona döndü.

Oğuz
Bey içeride sizi bekliyorlar”

Teşekkür
ederek içeri girdi. Kendi odasının beş katı büyüklükte bir
salondu burası. Şehrin ışıkları üç tarafı cam olan odadan
içeri göz kırpıyordu. Güçlü hissetti. Burada oturmak insana
güçlü hissettirirdi. Camın önünde beyaz takım elbisesiyle
duran Oğuz’u gördü. Bir heykel gibi dikilmiş dışarıyı
izliyordu. Anlattığı şeyler hayatını nasıl değiştirmişti.
Basit bir inanış ve evren ayaklarına serilmişti. Şimdi kralların
katındaydı artık. Onlar da öğrenmek, bilmek ve değişmek
istiyordu.

Oturun
Burçin Bey!”

Sizinle
tanışmak..”

Sadece
oturun!” diye tekrarladı Oğuz.

Sesindeki
ton itiraz edilmemesi gerektiğini yeterince açıkça belirtmişti.
Burçin bir şey demeden hala sırtı dönük olan Oğuz’u
görebileceği bir yere oturdu.

Konferansınızı
dinledim bugün, onunla alakalı konuşmak istedim” dedi Oğuz
dönerken, “Bir şeyler içmek isterseniz bardan alabilirsiniz”

Hayır
teşekkür ederim, bu saatte bir şey içmem. Çok memnun oldum beni
dinlediğinize, umarım beğenmişsinizdir!?”

Oğuz
kanserden dolayı zayıfladıkça sert görünümü daha da keskinleşmişti. Simsiyah gözlerini Burçin’e dikip onu baştan aşağı
süzdü. Yüzünün sol tarafında boydan boya bir bıçak yarası
izi vardı. Sigarasını söndürüp sağ eliyle Burçin’e yarayı
gösterdi.

Bunun
ne olduğunu biliyor musun?”

Burçin
soruya bir anlam verememişti.

Yara
izi sanırım”

Çok
zekisin” diyen Oğuz kahkahayı patlattı. Bir sigara daha yakıp oturdu. “Demek evrendeki her şeyi değiştirmek
sadece düşünceyle oluveriyor öyle mi?”

Tam
olarak öyle denemez. Daha karmaşık bir sistem” dedi Burçin. 

Rahatsız olmuştu fakat birden bire kalkıp gitmek istemiyordu.
Zengin insanlar tuhaftır, ondan hoşlanmamış olsa neden buraya
kadar çağırmış olsundu ki? Oğuz onu duymamış gibi konuşmaya
başladı.

On
üç yaşımda cinayetten içeri girdim. Geceleri gardiyanlar
gezerdi, o geceyi geçirecekleri çocuğu seçmek için. Senden büyük
çocuklar vardır bir de. Cinayetten, tecavüzden, gasptan orada
olan. Pozitif düşünmekmiş. Sana gardiyanlar tecavüz etti mi hiç
evlat? Ya da on kişiden dayak yeyip komaya girdin mi?”

Efendim
yanlış bir anlaşılma var sanırım. Bunları kimse istemez fakat
çağırır. Düşünce sistematiği ile geliştirdiğim bu fikir…”

Kes!
Daha bitirmedim. Orada pozitif ya da negatif düşünemezsin. Orada
hiçbir şey düşünemezsin. Sadece hayatta kalmaya çalışırsın.
Tıpkı burada, sokakta ya da doğada olduğu gibi. Savaşırsın,
mücadele edersin. Bu yara bana öldürdüğüm gardiyanın hediyesi.
Boğazını kesmeden önce yaptı bunu. İki çocuğu ve karısı
vardı. Onlar ne kadar pozitif düşünmüştür babaları hakkında
dersin!?”

Efendim
beni mazur görürseniz çok rahatsız oldum. Böyle bir şey
konuşacağımızı tahmin etmemiştim. Müsaade edersiniz…”

Otur
lan olduğun yere, daha bitirmedim. Buraya kimin gelip, kimin
gideceğine ben karar veririm. Bu oteli ve hayal bile edemeyeceğin servetimi nasıl elde ettim peki biliyor
musun? Bunlarla!”. Oğuz iki elini havaya kaldırıp parmaklarını
açtı. Bir elinin orta parmağının yarısı yoktu. Diğer elinin
serçe parmağı o kadar eğriydi ki sonradan oraya dikilmiş
gibiydi. “İnsanları oyuncağım sanmadım ve fakat. Benim
düşüncelerimin basit birer oyuncağı olacak kadar kibirle
bakmadım hiç birine”

Oğuz
konuştukça sinirleniyordu. Ve Burçin giderek rahatsız oluyordu.
Buraya gelirken böyle bir şey hayal etmemişti. Gitmek istiyordu,
gitmek için yalvarıyordu. Karşısındaki adam bu kadar korkutucu
olmasa. Belki…

Buraya
gelirken aklındaki şeyi söyleyeyim sana. Para! Olumsuz tek bir şey
aklına gelmedi değil mi? Öyle ya, bu koca evren senin sik kadar
beyninle dönüyor. Ben tecavüz edilmeyi, kanser olmayı, öldürdüğüm
her adam da ölmeyi istedi. Milyonlarca insan açlıktan ölmeyi
hayal etti. Hiçbiri senin kadar zeki değildi çünkü”

Burçin
bir şeyler söylemek istiyordu ama aklına gelen tek şey kalkıp kaçmaktı.
Bu adamı konuşarak ikna etmek imkansızdı. Zaten bir şeye ikna
olacakmış gibi de durmuyordu. Sonra kendisinin bile inanamadığı
bir şey oldu. Oğuz belinden bir silah çıkarıp, mermiyi namluya
vererek önüne koydu. Bir başka silah daha çıkarıp ona da aynı
şeyi yaptı ve kendi önüne koydu. Olanlara inanamıyordu. Bu onun
başına gelmemeliydi.

Sana
gerçek hayatı öğretmeme müsaade et. Karşında yetmiş yaşında
bir kanser hastası var. Elindeki tek avantajın bu. İkimizin
silahlarında da birer mermi. Şimdi üçe kadar sayacağım ve
silahlara davranıp birbirimize ateş edeceğiz”

Efendim
lütfen saçmalamayın. Böyle bir şey olur mu?”

Bir…”

Size
ateş etmeyeceğim…”

İki…”

Manyak
mısın sen be adam!”

Üç…”

Silaha
davrandı istemsizce. Ateş edebilir miydi gerçekten, bilmiyordu.
Buraya gelirken neler hayal etmişti. Oğuz tereddüt etmedi. Mermi
göğsünü delip geçtiğinde şaşırdı. Bunun olduğuna
inanamıyordu. Bunu hayal etmemişti…

Şimdi
ölmeden önce şunu düşün! Yeterince pozitif olursam sağ
kalırım”

Oğuz
geriye yaslanıp bir sigara daha yaktı. Kalkıp gitmeliydi.
Yaşadıkları gerçek olamazdı. Bunları o yaşıyor olamazdı!
Burçin olduğu yerden doğrulup gitmek için davrandı. Öne doğru
düştüğünde her şey bitmişti. Buraya kadardı!

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir