Issız Topraklar

Yazacaklarımın tamamı gerçek ve tamamı yalan. Bu bilgiyi ne
yaparsınız bilmiyorum ama olan bu! Hiç kimsenin bilmediği bir
yerde. Hiç kimsenin bilmediği bir anda. Hiç kimsenin haberi
olmadan gerçekleşti tüm olanlar. Güneş ufku kızıla boyamıştı.
Sessizlik vardı her tarafta. Belki biraz fazla sessizdi, kim bilir.
Tek bir kuş, yalnızlığın şarkısını söylüyordu uzaklarda.
Kurumuş ağacın en üst dalında tünemiş. Aylardır suya hasret
toprakların üstünde esen rüzgara takılmış tozlar. Zamanın
durduğu ölüler diyarı. Uzun zaman önce hazırlanmıştı
toprağın altındaki ev. En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş.
Lüks ve şatafatlı. Kimsenin yaşamak istemeyeceği bu toprakları
alalı sekiz ay olmuştu. Toprağın altındaki evi bitireli ise bir
ay. Tepelerin üstünde kurumuş otlar. Şurada, ilerideki toprak
yolda hiçliğe doğru giden arabanın kaldırdığı tozu
görebilirsiniz eğer dikkatli bakarsanız. Buraya otlar bile
isteyerek gelmez. Kayanın üstündeki kertenkele gece gelmeden bir
deliğe gitme telaşında. Hayal edebileceğiniz bir yer değil
burası. Deneyin ama başarabilirseniz.
Ev
diyordum değil mi, ah evet. Özel birisi için inşa edildi burası.
Adının bir önemi yok, evi kimin yaptırdığının da. Gece bir
barda usulca yanına sokuldu kadın. Derin dekoltesi. Binlerce
liralık parfüm kokusu ve zarafetle yapılmış makyajı. Evi inşa
ettiren kadın. Güzelliği kelimelerle anlatılmayacak kadar eşsiz.
Bir yıl önce kardeşini kaybetti. Gece işinden çıktı canlı
olarak ve iki hafta sonra buz tutmuş derenin kıyısındaki çöplerin
arasında bulundu cesedi. En az onun kadar güzeldi kardeşi. Polis
bulamadı kimin yaptığını. Bir servet harcadı faili bulabilmek
için. Koca bir servet. Sonunda buldular kim olduğunu. Barda yanına
oturduğu adam. Kadınları öldürmekten zevk aldığını biliyor.
Onu öldürmeyi arzu etmesi için uğraşıyor. Ölümü çağırıyor.
Issız toprakların derinlerinde, yerin altındaki ev adamı
bekliyor. Çok kolay oldu ilgisini çekmesi. Hatta fazla kolay.
Beraber çıktılar bardan. Adam arzuyla dolu. Hissediyor. Her şeyi
en ince ayrıntısına kadar düşündü güzelliği kelimelerle
anlatılmayacak kadın. İnanın her şeyi düşündü.
Adama
gidecekler. Başka bir yerde öldürmekten hoşlanmıyor anlaşılan.
Arzularının ne kadarına ulaşabileceğini hayal ediyor adam. Bu
kadını tanıyor sanki bir yerlerden. Yüzü fazla aşina. Fakat
nereden olduğunu çıkaramıyor. Zihni öldürme şehveti ile allak
bullak. Böyle bir şey için hazırlanmamıştı oysa. Kadının
arabasına bindiklerinde gülümsüyor. Acele etmemeli. Koluna bir
şey batıyor. Her tarafı uyuşuyor. Bunu beklemiyordu. Bu… bu
başına gelmemeliydi. Kadın arabayı sürüyor. Evine gidiyor adam.
Zamanın durduğu yerdeki ıssızlık onu bekliyor.
Görmediğiniz
insanlara ne olur sahi? Orada bir yerdedirler. Yaşayıp giderler ve
hepsi iyidirler. Tam olarak nasıl olduklarını bilmeden. Tuhaf mı
geldi söylediklerim? Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızı
hayal edin. Ne yapıyor zihninizde? Bir yerde var hala. Öyle
düşünüyorsunuz. Başına kötü şeyler geldiğini hayal
etmiyorsunuz. Bilmiyorum, belki kendimizi iyi hissettiriyor böylesi.
Bunu düşündü kadın. Ardından birini yok etmeyi. Nefessiz
bırakmayı. Cesedine bakıp onu yok etmeyi. Bunu yapamazdı. Cesaret
edemezdi. Çok ağladı düşünürken. Uykusuz gecelerde kardeşinin
fotoğrafına bakıp çok düşündü. Neyi yapıp neyi
yapamayacağını bilecek kadar tanıyor kendini. Polislere teslim
etmeyi düşündü. Elindeki deliller yeterli olsaydı mantıklı
gelebilirdi bu seçenek. Ancak değildi. Sözlerine güvenilir
insanların ifadeleri vardı elinde. Bir polise asla konuşmayacak
insanların. Cezasını onlara verdirmeyi düşündü. Beğenmedi…
Sonra
burayı aldı. Kimsenin istemediği ve istemeyeceği araziyi.
Toprağın altına güzel bir ev yaptırdı. İçini özenle döşedi.
Her anından zevk aldı. Yapacağı şey aklına geldiğinde iyi
hissetti. Ona yakışan daha kusursuz bir intikam olamazdı. Güneş
batarken vardılar kadınla adam evin olduğu yere. Kertenkele
gizlenecek bir yer buldu. Kuş sustu umutsuzluk içinde. Karanlık,
tozlu topraklara yayılırken adamı arabadan aşağı itti kadın ve
çekmek için hazırladığı iple ayaklarını bağladı. Adam
kendindeydi yol boyu. Hiçbir uzvunu oynatamasa da, konuşmasa da
kendindeydi. O yokmuş gibi davrandı kadın. Arabada bir başınaymış
gibi. Tek bir şey söylemedi. Neden olduğunu bilmesini istemedi.
Bir açıklama yapmaya ihtiyacı yoktu. Issız toprakların
ortasındaki eve indirdi adamı sonra. Salonun ortasına bırakıp
ayağına başladığı ipi çözdü. Son bir kez etrafa baktı. Her
şey kusursuz görünüyordu. Adamın gözlerine baktı ardından.
Korktuğu belli olan gözlere. Bir şey demeden yukarı çıktı,
kapıyı kilitledi, anahtarı cebine koydu ve iki metre derinliğinde,
kapıya inen çukuru kapattı. İşi tahmin ettiğinden uzun sürdü.
Bir önemi yoktu bunun. Bekleyen kimsesi yoktu çünkü. Gökyüzünde
yıldızlar göz kırptı. Bir şeyler bulup aç karnını doyurma
umuduyla ortalıkta gezen tilki kısa bir bakış attı. Ve rüzgar,
kurumuş toprakları sağa sola savurdu.

Kimseyi
öldürmemişti kadın. Bunu biliyordu. Oralarda bir yerlerde
yaşıyordu işte. Oralarda bir yerde… arabasına binip eve doğru
yola çıktı. İlacın etkisi bir iki saate geçecekti.
Oraya
giderseniz eğer hissedersiniz. Uzaktaki yolu, kurumuş ağacın
üstündeki kuşu, güneşlenen kertenkeleyi ve kavrulan toprakları
unutmayın. Issızlık size doğru yere geldiğinizi fısıldar.
Oralarda bir yerlerde yaşıyor adam işte. O kadın kimseyi
öldürmedi. Bunu siz de biliyorsunuz…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir