Gecenin İnsanları

Yağmur
fasıla vermiş, acıkan karnını doyurmak için dışarı çıkmıştı.
Doğrusu saat bir hayli geçti ama o kadar acıkmıştı ki bunu
düşünecek hali yoktu. Yağmurla ıslanmış sokaklar şehir
ışıkları ile parıldıyordu. Hava soğuk olmasına soğuktu ama
sıkı giyindiği için pek hissetmiyordu. Evinin önündeki sokaktan
inerken her gün gördüğü mahallenin köpeği kuyruğunu
sallayarak onu selamladı. “Dönerken ona da bir şeyler getireyim”
diye düşündü. Binalarda tek tük evlerin ışıkları açıktı.
Sabah dirilmeyi bekleyen ölü şehrin sokaklarında ilerleyip
caddeye indi. Bir iki taksi geçti yanından. Sahile doğru yöneldi.
Orada sabaha kadar açık yerler vardı. Güzel bir dürüm ve ayran
yeme niyetindeydi. Yağmur yeniden atıştırmaya başlarken
dürümcüye ulaşmıştı. Eğlence yerlerinden birinden çıkmış
olduğu belli olan bir grup neşe içinde konuşuyor siparişlerini
bekliyordu. Arkalarına geçip sıranın kendisine gelmesi için
bekledi. Ayak üstü yerlerin önlerine konulan ucuz sandalye ve
masalar. Bir masada iki kişi hararetle bir şey konuşuyor, gecenin
karanlığına küfürler savuruyorlardı. Sarhoştular. Geceleri
seviyordu. Böyle insanları gündüz göremezdiniz. Önündeki grup
istediklerini alıp arabalarına doğru giderken hayalini kurduğu
dürüm ve ayranı sipariş edip denize doğru döndü. Poyraz
insanın içinden geçiyordu.

Soğan
da koyayım mı abi?”
İyi
olur” dedi gülümseyerek, “Nasıl olsa bu saatten sonra biriyle
buluşacağım yok”
Belli
mi olur abi” dedi başında beyaz ahçı şapkası olan usta,
“Ümidi kesmemek lazım”
Ümit
de bir yere kadar abi”

İkisi
de gülüştüler. Pekala eve dönerken de yiyebilirdi dürümünü
ama orada oturup yemek daha cazip geldi. Hararetle konuşan adamlar
birer bardak çay istemiş sigaraları eşliğinde küfürlerine
devam ediyorlardı. Her neye sinirlendilerse bir türlü geçmek
bilmiyordu.

Masada
beklememin bir mahsuru var mı?” diye sordu.
Yok
abi, getiririm ben. İstediğine otur”

Boş
masalardan birine geçip derin bir nefes aldı. Her nasılsa bir tek
böyle havalarda aldığı nefes temizmiş gibi geliyordu. O sırada
gözüne yolun karşısında bekleyen kadınlar takıldı. Soğuğa
inat bir hayli dekolte giyinmişlerdi. Bekledikleri kaldırımın
önüne arabalar geliyor, bazıları arabalardan inerken bazıları
konuşmak için arabalara doğru ilerliyordu. Sipariş ettiği dürüm
gelince iştahla bir ısırık aldı. İşte bu iyi gelmişti. İki
araba daha dürümcünün önüne park etti. Gelenler bir hayli
kalabalıktı. Üstlerindeki kıyafetlere bakılırsa resmi bir
toplantıdan geliyor gibiydiler. Ne yiyeceklerine dair kendi
aralarında konuşurken yolun aşağısına doğru hızla iki araba
geçti. Boş yolları fırsat bilip yarışan gençler. Biri
neredeyse yoldan çıkacaktı.

Yağmur
hafif hafif atıştırmaya devam ederken dikkatini yolun karşısında,
diğerlerinden biraz daha uzakta duran kadın çekti. Arabalar onun
önünde durmadan diğerlerine yöneliyordu. Yaşlıydı. Üstündeki
kıyafet bir hayli açık olmasına rağmen kimse onunla
ilgilenmiyordu. Ellerini göğsünde birleştirmiş üşümemeye
çalışıyordu. Giydiği mini etek ve derin dekoltesiyle üşümemesi
imkansızdı oysa. Eski model, neredeyse döküntü denilebilecek bir
araba önünde yavaşlarken umutla bir adım attı. Fakat araba
hızlanarak devam etti. Yağmur hızlanıyor, poyraz şiddetleniyordu.
Montunun yakalarını dikleştirip kalan ayranını içti. Soğuk
havaları sevmesi tuhaf mıydı? Kime ne, seviyordu işte. Yaşlı
fahişe de bir sigara yaktı. Makyajı kaymış mıydı? Bu kadar
mesafeden seçemiyordu ama öyle olduğunu düşündü. Az önce
gelen kalabalık grup siparişlerini alıp aceleyle arabalarına
doğru yürüdü. Gece insanları değildiler. Her hallerinden
belliydi. Ait olmadıkları bir yerden kaçan yabancılar. Oturan iki
adamsa hala sinirliydi. Birer çay daha istediler.

Karşıdaki
fahişeler artıp azalıyor, arabalar gidip geliyor, yaşlı fahişe
ise orada duruyordu. Gecenin demirbaşı. Poyraz hızlanıp yağmuru
yüzüne çarptı. Dalgalar iyiden iyiye büyüdü. “Kalkma vakti”
diye geçirdi içinden. Evden çıkarken daha iyi hissediyordu.
Sebepsiz bir sıkıntı. Kalkarken nedenini fark etti içindeki
hüznün. Yolun karşısındaki yaşlı fahişe…

Eve
doğru yürümeye koyulurken son bir kez tek başına duran kadına
baktı. Boş sokaklar yağmur taneleri altında ıslanırken “Hiçbir
şey yaşlı bir fahişenin bedeniyle para kazanmaya çalışması
kadar hüzünlü olamaz” diye fısıldadı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir