Film Replikleri

İki gündür fasıla vermeden yağan kar nispeten yavaşlamıştı.
Belediye yolları temizlemeye çalışıyordu ama ara sokakların
çoğu trafiğe kapanmıştı. Yol kenarları temizlenen karların
biriktiği tepeciklerle doluydu. Radyoda belli belirsiz çalan müziğe
ara ara çalışan sileceklerin sesi eşlik ediyordu. Hakan’la
görüşmek üzere eski mahallesindeki kahveye gidiyordu. Liseye
başladıktan sonra bir daha uğramadığı mahallesine. Her tür
belalı ve kirli işin döndüğü mahallesine. Hakan uzaktan
akrabasıydı. Eskiden mahalle arasında beraber top oynarlardı.
Hakan ondan beş yaş büyüktü. Uzun boylu, zayıf ama son derece
cesur bir çocuk olarak hatırlıyordu onu. Islah evine girmeden önce
Hakan’la alakalı hatırladığı son anı köşe başında
harçlığını almak için onu sıkıştıran iki çocuğu evire
çevire dövmesiydi. Hakan gelmese hem harçlığından olacak hem de
bir güzel dayak yiyecekti. Olaydan bir iki hafta sonra kendinden
altı yaş büyük bir çocuğu bıçaklayıp öldürmüştü Hakan.
O zamanlar bir sürü dedikodu dolaşmıştı neden bu cinayeti
işlediğine dair ama Hakan hiçbir zaman neden yaptığını
anlatmamıştı. Aradan geçen yıllar içinde sağdan soldan gelen
haberlerle ne yapıp ettiğinden haberdardı. Üç kez daha hapse
girmişti. Biri cinayet, diğerleri yaralama. Elde ettiği itibar ve
yaptıkları Hakan’ın suç dünyası içinde yükselmesini
sağlamıştı. Şimdi şehrin adı geçen babalarından biriydi.
Onlarca silahlı adamı ve milyonlarca liralık suç trafiğini
kontrol ediyordu.

Müdür
odasına çağırıp, “Hakan’la konuşman gerekiyor. Kardeşini
vurmuşlar iki gün önce. İdris’in adamlarıymış yapanlar.
Şehirde yeni bir savaş istemiyoruz” demişti. Resmi bir görüşme
için gitmiyordu. Şu an kimsenin böyle bir şeyle uğraşacak hali
yoktu. Yetkililerin tek istediği bir şekilde Hakan’ı
durdurabilmek, eğer yapabilirlerse İdris’le barışmalarını
sağlamaktı. Bu gerçekleşmezse onlarca insanın öleceği
muhakkaktı. Amirlerinin Hakan’ı tanıdığını bilip
bilmediklerinden emin değildi ama hususi olarak çağrıldığı
görevi geri çeviremezdi. Aradan geçen yıllardan sonra nasıl
biriyle karşılaşacağını merak ediyordu. Haber yollamış,
geleceğini bildirmişti.

Çocukluğunun
geçtiği mahalleye girdiğinde içini tuhaf bir his kapladı. Sanki
hiçbir şey değişmemişti. Aynı köhne sokaklar, aynı eski
evler. Sağda solda birkaç kişi kara aldırmadan durmuş bir şeyler
konuşuyordu. İçlerinden bazıları yanlarından geçerken tuhaf
bakışlarla arabayı süzdü. Camları buğulanmış dükkanların
içinde tek tük müşteriler vardı. Ana caddedeki kar temizlenmiş
olsa da ara sokakların hiçbirine girilmediği belliydi. Burada
kimsenin öyle bir beklentisi olduğunu sanmıyordu. Yaşlı bir
adamın kapısında sigara içtiği tekel bayinin önüne park edip
arabadan indi. Hava ayaza çevirecekti. Yaşlı adam sigarasından
derin bir nefes çekip araçtan inen temiz kıyafetli yabancıyı
süzdü. Onu hatırlamıştı. Abdullah Amca… sürekli içerdi.
Eskiden aşağıdaki sokağın köşe başında marketi vardı.
İstemsizce gülümsedi. Tekel bayi açarak doğru bir karar
vermişti. Abdullah Amca da onu hatırlamış gibiydi ama nereden
olduğunu çıkaramadığı belliydi. Paltosunun yakalarını
kaldırıp ilerledi. Şu an konuşacak vakti yoktu. Bir an evvel
gidip şu işi bitirmek istiyordu. Dönüşte hal hatır sorabilirdi
pekala.

Karla
kaplı ama delik deşik olduğu hala belli olan kaldırımdan
ilerledi. Kahvenin nerede olduğunu biliyordu. Seyitoğlu
Kıraathanesi, eski mahallenin en eski işletmesi. Kamil Amca vefat
edince oğlu Selahattin işletmeye başlamıştı. “Orada
bekleyecekmiş sizi” demişlerdi. “Başka bir yerde oturmayı
sevmezmiş zaten”. Karların arasında daha önce yürüyenlerin
açtığı ince yoldan kahveye ilerledi. Aynı tahta çerçeveler,
aynı kirli camlar, yazısı daha da eskimiş aynı tabela. İçeri
girmeden derin bir nefes aldı. Mahalle arkadaşlarından bir kaçı
da oradaydı muhtemelen. Tanımamalarını umut ederek içeri girdi.
Eski kapı tahmininden daha çok gıcırdadı. Nedense sessiz bir
giriş hayal etmişti. Fakat beklediğinin aksine içeridekilerden
hiç biri gelenin kim olduğuna aldırmadı. Sadece elinde kağıt
tutan genç bir delikanlı desteden gözlerini kaldırıp manasız
bakışlarla gelenin kim olduğuna baktı. Bir kaç masa ötede oyun
oynayanları izleyen Selahattin’i gördü. Heyecanla masayı takip
ediyordu. Büyük paralı kumar döndüğü muhakkaktı. Eskimiş
soba gürül gürül yanıyordu. İçerisi tahmininden sıcaktı
doğrusu. Paltosunun yakasını indirip etrafa göz gezdirdi.
Kimsenin aldırış etmemesinden dolayı rahatlamıştı. Çay
ocağının olduğu kısımda, dipte, tek başına oturup gazete
okuyan Hakan’ı gördü. Hala zayıftı. Saçlarını geriye doğru
taramıştı. Doğrusu buradan bakınca mafya liderine benzemiyordu.
Ağır adımlarla masaların arasından ilerleyip Hakan’ın yanına
geldi.

Sandalyeyi
çekerken, “Selamı aleyküm” dedi.

Hakan
bakışlarını kaldırıp onu süzdü. Yüzünde hiçbir ifade
yoktu, neden sonra onu tanıyarak gülümseyip oturduğu yerden
kalktı. Hakan sevinmiş miydi yoksa öyle olduğunu hayal mi
ediyordu emin değildi.

“Ve
aleyküm selam. Mehmet Bey dediklerinde senin olacağını tahmin
etmemiştim doğrusu. Buyur şöyle, hoş geldin” dedikten sonra
sert bir ses tonuyla, “Oğuz iki çay” diye garson çocuğa
seslendi.

Baş
sağlığı diledi önce kardeşi için. Duyduğunda ne kadar üzülüp
şaşırdığını anlattı. Hakan pek bir şey söylemedi.
“Eyvallah” diyerek geçiştirdi söylediklerini. Bir ara boşluğa
bakıp, “Mekanı cennet olsun” dedi. Sonra çaylarını içerken
eskilerden konuştular. Mahallede olan bitenden, onun yaptıklarından.
Fakat Hakan kendi ile ilgili hiçbir şey anlatmadı. “Aynı işte”
dedi ciddi bir tavırla, “Bildiğin gibi”. Konuya nasıl
gireceğine bir türlü karar veremiyordu.

“Bunca
yıl sonra geldiğine göre önemli bir nedenin olmalı” dedi
sonunda Hakan. “Haber yolladığın adamı bilirim, öyle ufak
tefek makam sahibi değildir”

Eh!
En azından konuya nasıl gireceği belliydi artık. Elinden geldiği
kadar yumuşak bir tavırla ondan talep ettiklerini Hakan’a
anlattı. Sadece bir aracı olduğunu belirtti. Eğer onaylarsa
İdris’in barışa ikna olması için ellerinden gelen her şeyi
yapacaklarını ekledi. Resmi olarak yürüyen bir şey olmayacaktı
ama konuyu halledeceklerdi bir şekilde. Savaş kimsenin çıkarına
olmayacaktı. Sonra nedensiz şekilde bir film repliğini hatırladı.

“Neticede
olanlar kişisel değil, sadece iş”

Hakan
başından beri ifadesiz yüz ifadesiyle söylediklerini dinlerken bu
cümleyi duyunca bakışlarını masanın eskimiş çuhasına
çevirdi. Gazeteyi ve kül tabağını düzeltti. Dişlerini sıktı.
Birkaç saniye öylece durdu.

Sonra
yüzüne bakmadan, “Bu ne demek şimdi?” diye sordu. Sesindeki
ton hiç hoş değildi.

“Hiç”
diye kekeledi. “Duyduğum bir filmden. Bilirsin hani mafya ile
ilgilidir”

Hakan
bakışlarını masadan kaldırıp yüzüne baktı. Gözlerinden ateş
fışkırıyordu. “Yok, bilmiyorum” dedi derin bir nefes alarak.
“Bak Paşa, buradan ayrıldıktan sonra neler yaptın ettin çok
bilmem. Doğru düzgün okula da gidemedim, biliyorsun. Bazı
meseleler yüzünden. Öyle çok bilgili, kültürlü biri değilim.
Fakat sana şunu söyleyeyim, hayatta her şey kişiseldir. İş
dükkanda yapılır ve ben dükkan sahibi değilim. Bir çocuğun
kalemini aldığında da, birinin kardeşini öldürdüğünde de,
bir devletin toprağını işgal ettiğinde de mesele kişiseldir.
Söyleyeceğim başka bir şey yok. Ha! İdris’in kafasını bana
getirirsen o gayrı. İşte o vakit bir mesele kalmaz. Konuşacağımız
başka bir şey de kalmamıştır”

Bir
şey söylemek istedi ama manası olmayacağını bildiğinden sustu.
Ne yapması gerektiğinden emin değildi. Kalkıp gitmeli miydi,
yoksa bir süre daha kalmalı mıydı? Amirlerine ne diyecekti,
beceremediğini mi? Yok, öyle kolay kabul etmeyecekti yenilgiyi. Tam
bir şeyler söylemeye hazırlanırken iri kıyım, kirli sakallı,
takım elbiseli bir adam hızla gelip Hakan’ın kulağına bir
şeyler söyledi. Hakan büyük bir ciddiyetle dinledikten sonra aynı
ifadesiz yüz ifadesini takındı. Yerinden kalktı, önünü
ilikledi.
“Müsaade
ile, yapacak işlerimiz var. Yollayanlara selamımızı iletirsin.
Davamızı kendimiz halledeceğiz, eğer bir şey yapmak istiyorlarsa
mani olmasınlar. Selametle…” dedikten sonra az önce gelen
adamla beraber kahveden çıktı.

Ne
yapacağını şaşırmış halde arkalarından bakarken
Selahattin’in sesini duydu, “Hakan! Sen misin gerçekten yahu…”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir