Evrim III (Online roman serisi)

Onlarca
deneme ve başarısızlık. Bunun sebebini bir türlü
çözemiyorlardı. Gizli tesisin ana salonunda toplanan bilim
insanları ve yetkililer bu konu üzerine tartışmaktaydı.
Nörologlar, ortopedistler, cerrahlar ve genetikçiler başarısızlığın
sebebini bulmak için aylardır kafa patlatıyorlardı. Hakan’a
takılan ve onun üzerinde başarılı olan protezler diğer
insanlarda işe yaramıyordu. Her şey bir tarafa üstlerinde artık
askerlerin baskısı vardı. Böyle bir teknolojinin yarattığı
etkiyi görmüşlerdi. Hakan’ın ortadan kaybolmadan önce
yaptıklarından haberdardılar. Kısa bir polis soruşturmasının
ardından olayın üstü kapatılmış, cinnet geçiren genç olarak
kamuoyuna duyurulmuştu hadise. Oysa istihbarat ve ordu ilk andan
itibaren derinlemesine bir araştırmaya başlamışlardı bile. Olay
yerinden elde edilen bilgiler, Hakan’ın görüldüğü yerlerden
gelen haberler iştahlarını kabartmıştı. Bir yandan onu
yakalamak için uğraşırken diğer yandan başka insanlara aynı
tip protezlerin takılması için özel bir birim kurmuşlardı bile.
Normal bir hastanede devam eden araştırmaya son verilmiş ve
gözlerden ırak bu özel tesise geçilmişti. Artık her şey devlet
kontrolünde büyük bir gizlilikle devam ediyordu.

Alper
masanın başında oturmuş önünde akıp giden tiyatroyu izliyordu.
Ne çok konuşuyorlardı. Susmak bilmeden hem de. Yeterince
sıkılmıştı ve bunun bir noktaya ulaşması için birkaç
dakikadan daha fazla beklemeye niyeti yoktu. O sırada çalan telefon
odadaki tartışmayı kesti. Herkes gelen telefonun ameliyat edilen
son hastanın durumunu bildirmek için olduğunu biliyordu. Ve herkes
merak içinde neticeyi bekliyordu. Telefonu açan araştırmacı bir
kaç kez “Tamam anladım” dedikten sonra kapatıp odada
bulunanlara döndü.

“Hasta
ex olmuş”

Alper
için bu son noktaydı. Daha fazla boş konuşma dinleyecek hali
kalmamıştı. Olanca siniriyle elini masaya vurdu.

“Ne
demek son hasta da öldü? Bir boku beceremiyorsunuz ki. Altı üstü
sakat bir herife iki kol, iki de bacak takacaksınız, hepsi bu!”

Odada
çıt çıkmıyordu. Doktorlar, araştırmacılar, askerler ve arada
bir gelen birkaç sivil yetkili büyük bir sessizlikle Alper’i
izliyordu. Oturduğu sandalyeden kalkıp odanın içinde dolaşmaya
başladı. Araştırmacıların elinde işlemin neden başarısız
olduğu konusunda küçücük bir delil bile olsa saniye durmadan
söyleyeceklerdi şu an.

“Bu
saçmalığın sebebi her neyse bulacaksınız” dedi Alper, olduğu
yerde aniden durup. “Gerekirse beş yüz adamı daha buraya getirip
ameliyat ettiririm. Kaçının öleceği umurumda bile değil. Bu
işlem başarıya ulaşmak zorunda. O kadar!”

“Efendim
ameliyattan önce bir süre daha araştırırsak…” diyerek söze
girecek oldu bir doktor ama Alper inanılmaz bir hızla belinde duran
silahı çıkarıp üstüne yürüdü. Herkes büyük şaşkınlıkla
olanı biteni izlerken namluya verilen merminin sesi duyuldu… Şilik
şilak… Bu çok mantıksızdı. Askeri bir tesiste olabilirlerdi
ama durup dururken öldürülecekler miydi? Kadın araştırmacılardan
birinin çığlığı odayı doldurdu. Alper bir eliyle az önce
konuşan araştırmacının kafasını geriye doğru iterken diğer
elinde bulunan silahı ağzına soktu.

“Şimdi
beni dinle orospu çocuğu. Burada oyun oynamak için bulunmuyoruz
anladın mı?”

Kısa
bir an cevap verilmesini bekledi. Doktor boğazından garip bir ses
çıkararak anladığını belirtmek için kafasını salladı.

“Sana
nasıl olabileceğini sormadım, nasıl olacağını söyledim. Bir
daha konuşursan o pislik ağzını mermiyle doldurup cesedini
köpeklere yediririm”

Doktor
daha fazla dayanamadı. Midesinde olan her şey ağzından çıkan
namlunun peşinden masanın üzerine doğru püskürürken Alper seri
adımlara kapıya yöneldi. Bu aşağılık heriflere dayanamıyordu.
Okudukları üç beş satır yazıyla ukalalık taslamalarına ise
hiç. Ne devletten, ne de güvenlikten anlarlardı. O adi köpeklerin
tek bildiği ellerini taşın altına koymadan konuşup durmaktı.
Alper koridorda hızla ilerlerken onu takip eden biri üniformalı,
diğeri sivil iki kişi adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordu.

“Araştırmalardan
bir ses var mı?” dedi hızını kesmeden yürümeye devam ederken.

“Şimdilik
yok. En son görüldüğü bölgede on araştırmacımız bulunuyor
efendim”

Alper
aniden durup geriye döndü.


“Ne bok yiyorlar peki orada, gezmeye mi gitmişler? Bana sonuç
getirin beyler, laf değil. O çocuğu ele geçiremezsek içerideki
salakların bir şey bulacağı yok. Yarın şunlara üç dört kişi
daha bulun getirin. Bir şey çıkacağını sanmıyorum ama onlar
üzerinde de bir deneme yapsınlar”

Ardından
hiçbir şey demeden yürümeye devam etti. Son derece ciddi bir
adamdı, gülerken bile. Devlet adına sayısız insan öldürmüştü.
Bulunduğu yere gelirken birilerinin ricasına ihtiyaç duymamıştı.
Şimdi böylesi bir mevzu yüzünden onlarca yıllık başarılı
kariyerine başarısız oldu yaftasını vurdurtmayacaktı. Ve bunun
için ne gerekiyorsa yapacaktı…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir