Cehennemin Kapısı (Son Bölüm)

İki hafta geçmişti. O meşum günden sonra kendini biraz da olsa
huzurlu hissettiği zamanlar. Sonunda layığını bulmuştu aşağılık
herif. Gördüklerinden sonra bununla alakalı en ufak şüphesi
kalmamıştı. Ölene kadar orada kalacaktı. Döndüğü günün
sabahında kızının mezarına gidip her şeyi anlatmıştı.
Bilmesini istemişti. Başına gelenlerin karşılıksız
kalmadığını. Birkaç gün sonra; belki de bir hafta, tam olarak
emin değildi ama arkadaşlarından birine ve eşine anlatmıştı
olanları. Verdiği sözün farkındaydı. Konuşmamasını
söylemişlerdi ama onların kimseye anlatmayacağından emindi.
Sadece kendisinin bilmesi yeterli gelmemişti. Sanki eksik kalıyordu.
Herkese duyurmak istiyordu aslında. Kızına dokunanın başına
neler geldiğini bilmelerini istiyordu. Ailesinden birine daha
yaklaşmaya tevessül edebileceklerin korkmasını. Anlatmak iyi
gelmişti.

O sabah, her zaman
yaptığı gibi erkenden kalkıp duşunu aldı ve işe gitmek için
hazırlandı. Kırk yıldır geç kalmamıştı. Kendi şirketi
olmasına rağmen herkesten önce iş yerinde olurdu. Evdeki
sessizlik tuhaf gelse de pek aldırmadı. Odadan çıkıp aşağı
kata indi. Kahvaltısı hazırdı. Yıllardır evlerinde çalışan
hizmetliler alışkanlıklarına vakıftı. Portakal suyundan bir
yudum alıp gazetesini açtı. Her gün ana başlıklara göz
gezdirir, sevdiği bir iki yazarın makalesini okurdu. Sakin sakin
gazetesini çevirirken arkadaşının fotoğrafını gördü.
“Tanınan iş adamlarından…” diye devam ediyordu haber.
İntihar etmişti. Gece vakti ormana gidip kendini asmıştı. Yanlış
okuduğunu düşündü. Elinden düşen bardak ve masaya yayılan
portakal suyundan haberdar olmadan.

“Nasıl olabilir
böyle bir şey!?” diye şaşkınlıkla mırıldandı.

Çok saçmaydı.
Pantolonuna damlayan portakal suyu biraz olsun kendine gelmesini
sağladı. İyi de böyle bir şey yapması için hiçbir sebep yoktu
ki. Yani durup dururken. Son konuşmalarında gayet neşeliydi. Hele
anlattıklarından sonra… aniden duraksadı. Böyle bir şey yapmış
olabilirler miydi? Saçmalıyordu. Tüm benliğini kaplayan korkuya
mani olmaya çalıştı. Evin sessizliği o an ürkütücü geldi.

Zoraki gülümseyerek,
“Saçmalıyorum” dedi.

Kendi kendini teskin
etmeye çalıştı. Okuduğu haberden dolayıydı. Sahi evdeki herkes
neredeydi? Birilerini çağırmayı düşündü. Mutfakta
olmalıydılar. Eşi yukarıda uyuyordu. Bakmamıştı odadan
çıkarken ama öyle olmalıydı. Peçete ile pantolonunu temizlemeye
çalışırken hizmetlileri çağırmak için mutfak kapısına
döndü. Takım elbiseli iki adam duruyordu orada. Yanlış görüyor
olmalıydı. Her şey saçmasapandı. Ne diyeceğini bilemeden
adamlar baktı. İçlerinden biri ağır adımlarla ona doğru
ilerleyip silahını kaldırdı.

“Konuşmamanız
gerektiği açık olarak ifade edilmişti” dedi ve silahını
ateşledi.

Mermi kafasını
parçalayıp arkasındaki duvara saplandı. Birkaç saniye
düşünebildi. Tam olarak ne olduğundan emin değildi ama…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir