Bir Gün

Size
onunla alakalı hatırladıklarımı anlatacağım. Tamamı uçup
gitti aklımdan, üzerinden çok vakit geçti. Adını sormayın,
söylemeyeceğim. Sadece onu tanıyanlar bilecek anlattığımın kim
olduğunu. Öyle kalsın istiyorum… Her şey bir gecekonduda
başladı. Çocukluğu kötü geçti. Kötü olanı herkes bilir
aşağı yukarı. Başlangıcınız kötü olduğunda sonucun iyi
gelme ihtimali şansa bağlıdır. Hiçbir zaman şanslı biri olmadı
fakat. Basit işlerin, basit adamı oldu. Bundan dolayı kimseye
şikayet etmedi, kimseden yardım dilemedi ya da kimseye bir şey
söylemedi. Sadece yapması gerekeni, yapması gereken şekilde yapıp
yaşadı.

Buna
ne zaman karar verdi hiçbirimiz bilmiyoruz. Zar zor çalıştığı
işinde, verilen üç beş kuruş parasını biriktirmeye başladı.
Öylesine azdı ki ona verilen paralar kimsenin aklına para
biriktirebileceği gelmedi. Kaç gün aç kaldığını, yaptığı
şey uğruna nelerden feragat ettiğini bilmiyoruz. Yıllar sürdü
hazırlığı. Günler, haftalar ve aylar geçti. Mahallemizin bildik
ve tanıdık yüzü defalarca önümüzden geçti. Sohbet edip bize
gülümsedi. Bazen yorgun, omuzları düşük, başı önünde bazen
neşeli ve diri… ama hep önümüzden geçti. Onunla konuştuğunuzda
sizi dinleyip dinlemediğinden emin olamazdınız. Size bir şey
itiraf edeceğim, buraya ait değildi. Ne fiziği, ne davranışları,
ne de konuşması buraya uymazdı. Duvarlarında tuğlaların
göründüğü, kışın içine deliklerden soğuğun girdiği,
çatısı derme çatma o evde doğmamıştı sanki. Size yemin
ederim, orada doğmuş olduğunu bilmesem hastanede başka bir
bebekle karıştırıldığını söylerdim.

O
gün evden çıktığında hiçbirimiz elinde taşıdığı poşete
dikkat etmedik. Bazıları üstündeki takım elbise olduğunu,
bazıları da biriktirdiği paraları koyduğunu söyler. Bunu hiçbir
zaman bilemeyeceğiz. Çok konuşuldu mahallede sonradan. Hiç
kimseye inanmadım. Kendim araştırdım hepsini. Kimseye de
anlatmadım. Bir tek size anlatıyorum şimdi. Poşette ne olduğunu
bilmiyorum ama mahalleden çıktıktan sonra üstünü değiştirmiş.
Giydiği takımı almaya benim bir yıllık maaşım yetmez. Berbere
gitmiş ama önce. Bir güzel tıraş olup süslenmiş. Uzun boylu,
yakışıklı bir çocuktu zaten oldu olası. Sonra gidip bir araba
kiralamış. Hani şu herkesin görüp iç çektiği arabalardan
birini. Şimdi düşünüyorum da bazen yanımıza gelir çay içmeden
kalkardı. Meğer hepsi bunun içinmiş. O arabayla ne kadar gezdi
bilmiyorum. Çok gezmiş gibi gelmiyor bana. O kısmı tam olarak
öğrenemedim. Siz nasıl hayal ediyorsanız öyle doldurun burayı.
Öylesine pahalı bir kadının telefonunu nereden bulmuş bilmiyorum
ama bir fahişe kiralamış. Bin bir rica ile yarım saat oturdum o
kadınla. Size anlattıklarımı da o aktardı bana. Hayatım boyunca
o kadar güzel bir kadın görmedim. Merak edip şüphelenip
şüphelenmediğini sordum, “Hayır!” dedi. Onu zengin bir iş
adamı zannetmiş. Hiçbir davranışı ya da kelamı tuhaf gelmemiş.
Bunu nasıl başardığını da bilmiyorum. Şehrin en iyi
lokantasına gitmişler sonra. Güzel bir yemek. Kadın o kadar gülüp
eğlenmiş ki “O gece ona aşık olmuştum” demişti. Fahişeler
seks için kiralanır ama başka şey rica etmiş. Güneşin doğuşunu
izlemek istemiş. Kim ister ki böyle bir şeyi? Hele de o kadar
güzel bir kadını kiralamışsa. Güneş doğana kadar sohbet
etmişler. Tek bir dakika bir sıkılmamış kadın, tek bir
dakika… Arabanın kaportasında güneşin doğuşunu izlemişler.
Önlerinde deniz ve arkalarında yeni sabaha uyanan şehir. Kadının
elini tutup, “Beni sevdiğini söyle…” diye fısıldamış
kulağına, “İnanmak zorunda değilsin, sadece söyle”. Öyle
yapmış kadın. “Bunu söylerken ne kadarı yalandı emin değilim”
dedi.

İşte
bu benim mükemmel günüm” demiş kadına bakıp. “İşte bu
benim mükemmel günüm…”
Kısa
bir an müsaade isteyip arabaya gitmiş. Kadın güneşe bakıp
tebessüm ederken arkasından tek el silah sesi… Mükemmel gününü
bitirmiş bizimkisi. Kadın ağlarken anlattı son kısmı.
İnanamamış… O zaman bir mana verememiştim yaptığına. Hala
tam olarak anlayabildim mi emin değilim. Fakat bunca zaman geçip
yaşlanınca düşünüyor insan, benim öyle bir günüm hiç
olmadı. Ne kadarı doğruydu yaptığının bir şey diyemem. Bunu
söylemek bana düşmez. Gerisine siz karar verin. Daha fazla uzatmak
istemiyorum lafı. Hepsi bu kadar işte. Tek ve mükemmel bir gün
için…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir