Bozuk Bir Aşk Hikayesi

Bir yatakta başlamıştı
hikaye ve bir yatakta nihayete ermişti. Zamanın izleri göstermek
ister gibi kırışmış çarşafın üstünde, kırılmış
hayallerin esiriydi adam. Uzandığı yerden kalkmak için bir
mazeret aradı. Yeniden başlamak ve belki yeni bir ilişkiyi ümit
etmek için. Pek öyle aklına gelmez kalbi kırıkken insanın, yeni
bir ilişkinin ateşini yakmak. Ancak gerilerde bir yerlerde durur o
gizli ümit. Ve insanı düştüğü yerden kaldıran da odur belki.
Ümit. İleride tahayyül edilen belli belirsiz aşkların silüeti.
Doğrulup derin bir nefes aldı. O ana kadar hiç almamış gibi
derin ve iştiyak içinde. Aylar önce bu yatağa ilk kez girdikleri
anı düşündü. Çılgınlar gibiydiler. Günler boyu susuzlukla
kavrulup suya kavuşan hayvanlar gibiydiler o gün. O gün…
üstünden asırlar geçmiş gibi geliyordu şimdi. Yorgun
bakışlarını döndürüp yatağın diğer tarafında uzanana
baktı. Bir cesetti şu an adeta. Taşınması ve buradan çıkarılması
gereken bir ceset. Biraz daha kalırsa çürüyecek ve kendinden daha
çok nefret ettirecek bir ceset. Bir ilişki kurmak neden bu kadar
zor diye düşündü. Neden her şey zaman içinde değişiyordu.
Çarşafın üstündeki izler ve birkaç saç teli. Her şeyin
başladığı ve bittiği yer. Bir ilişkinin mezarı. Uzanıp bir
şeyler yapmak istedi. Ve son bir kez daha bir şeyler denemek. Her
şeyi geri alabilmek… olmazdı biliyordu. Kimsenin denemeyeceği
kadar denemişti. Olmuyordu. Lanet olsun işte, olmuyordu. Boşluğa
uzanan parmakları ona dokunmadan kapandı. Bu boşluk insanı
bitiriyordu. Bu çaresizlik hiç bir şeye benzemiyordu. Bir süre
yağmurun sesini dinledi. Pencereden görünen sonbaharın izlerine
baktı. Orada olmadığını hayal etti. Dün gece yaşadıklarının
olmadığını. Hiçbir şeyin bitmediğini. Uzaklarda düşen
yıldırımın sesi aksetti kulaklarına. Odanın ölü sessizliği
yırtıldı bu çığlıkla. Hiçbir şey olmadı ama. Bir şeyler
olmasını beklerdi muhtemelen insanlar. Küçücük de olsa bir
tepki görmeyi. Ama hiçbir şey olmadı. Ne kalbindeki acı ayrıldı
yerinden, ne de bir kımıltı olmadı. Son bir kez dönüp baktı
ona. Geçmişteki hayallerini, sevişmelerini düşündü. Son bir
kez…

“Keşke” diye
mırıldandı ona duyurmak istemeden, “Keşke böyle olmasaydı”

Keşke… ama olmuştu.
Dışarıda yağmur ve sonbahar. Yatağında onu terkettiğini
bildiği bir kadın. Çarşafın üstünde izler. Kırık bir kalp ve
hayaller. Uzanıp telefona ahizeyi kaldırdı. O bildik La tınısı
kulaklarını doldurdu. Ve çevrilen numaraların melodisi geldi
ardından. Çalan zile birinin cevap vermesini bekledi. Zaman geçti
ve yağmur yağdı dışarıda. Yapraklar daha da sarardı. Hüzün
daha da derin oldu. Bir kadın sesi belirdi nihayet ahizenin diğer
tarafından,

“Buyurun?”

Kolay mı söylemesi
öyle? Ha deyince söylenir mi bu be!? Derin bir nefes aldı tekrar.
Boğazına gelen hıçkırığı tuttu. Kendi bile nasıl başardığını
anlamadan hem de. Ve sonra konuştu. Olabildiğince metin ve başı
dik.

“Hanım efendi,
Haziran ayında sizden aldığım şişme kadın patladı. En az iki
yıl dayanır demiştiniz. Garanti kapsamında değiştirmek
istiyorum”

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir