Yağmur, Kağıt ve Sessizlik

Sesler
dolaşıyor etrafımda. Onları duyabiliyorum. Duymamak için her
şeyimi verebilirdim. Kelimeler mermi gibi beynime saplanıyor.
Yağmur yağıyor günlerdir. Karanlık gitmiyor. Bulutlar ışığımı
kesmek için toplandı. Yerdeki şu kağıtta ne? Yine biri elindeki
kağıdı buruşturup atmış. Onlarca yılda yetişti o ağaç.
Kışlar ve yazlar gördü. Yaprakları arasında kuşlar ötüştü.
Bir adam onu kesti, bir başkası işledi, bir başkası kağıt
yaptı. Onlarca insan ve yüzlerce saat emek. Kağıdı çöpe atmaya
bile tenezzül etmeyen birine ulaştırmak için. Yine düğününden
konuşuyorlar. Bir türlü bitmiyor bu konu. Kocasını ne kadar
seviyor. Hepimiz bilmek zorundayız. Sorular soruyorlar
kıskandıklarını belli etmemek için. Araba almıştı bir diğeri
geçen ay. O konu vardı bitmeyen. Babası mı vermişti parayı?
Spor araba alacak parayı nereden bulmuştu? Bizi ne zaman yemeğe
götürecekti? Konuştukları şeyleri dinlemek istemiyorum.
Gökyüzünü görebilseydim. Kağıdı almalı mıyım? Çöpe
atsam… Fotokopi çekmem lazım. Ondan sonra. Önce şu işi
halledeyim. Birisi alıp atar belki. İnsanlara saygısı olan
birisi.

Hazır
makinenin başında kimse yokken şu işi halledeyim. Yağmur
hızlanmış. Sanki hiç yağmamış gibi. Biri sesleri durdursun.
Sular damlıyor ve insanlar konuşuyor. Bundan kurtulamıyorum.
Kelimeler damlalara, damlalar kelimelere bağlı. Bunu daha önce
nasıl fark etmedim. Onlar susmadan yağmur dinmeyecek. Çıkışa
kocası gelecek. Yemeğe gidecekler. Beraber bir yerlere gidecekler
mesai bittiğinde. Makine kağıtları neden vermiyor? Yine mi
bozuldu? Daha önce söyledim, fotokopi makinesi bozuk dedim. Kimse
dinlemiyor. Kimse önemli olan bir şeyle ilgilenmiyor. Kelimeler
yağıyor gökyüzünden. Karanlık getiriyor bu pisliği. Onlar
konuşuyor, yağmur yağıyor ve pislik her yere yayılıyor. Kağıt
hala yerde. Yanından geçip gidiyor ama aldırmıyorlar. Önemli
olan hiçbir şeyi fark etmiyorlar. Sonunda… sonunda çalıştı.
Burada hiçbir şey yapmadan durup onları dinlediğimi düşünecekler.
Benim hakkımda da konuşuyorlardır. Kelimeler gökyüzüne çıkıp
damlaları getiriyordur üstüme. Karanlık daha da çoğalıyor.
Boğuluyorum. Beni öldürmeye çalışıyorlar. Hepsi ortak.
Birileri gülüşüyor. Şurada, su makinesinin yanında.

Arkamda
biri bekliyor. Neden? Burada işim olduğunu görüyor mu? Bana
baktığını biliyorum. Planları beni öldürmek. Güneş açsaydı.
Biraz ışığa ihtiyacım var. Lambaların beyazlığı beni
boğuyor. Tımarhanede gibiyim. Bir kadınla konuşmaya başladı
şimdi de. Arkamda konuşuyorlar. Fotokopi çekiyorum, görmüyor
musunuz? Yine takıldı. Yine lanet kağıt takıldı. Söyledim…
bozuk dedim. Gülüyor! Bana gülüyor. Onu susturmalıyım. Hepsini
susturmalıyım.

Şişeyi
kırdığımı fark edip sustular. Artık çok geç. Bundan önce
susmalıydınız. Şaşırmış gibi yapmanız boşuna artık.
Yağmuru durduracağım. Gömleğim kan içinde kaldı. Neden çığlık
atıyorsun şimdi? Daha çok ses çıktığında olacakları bilmiyor
musun? Daha fazla bağırmadan susturmalıyım. Adamın boğazı ne
kadar kolay parçalandı. Bu kadar kolay olacağını bilseydim
durmazdım. Makine yeniden çalışmaya başladı. Komik! Artık
fotokopi çekmek istemiyorum. Kadın kaçıyor, onu yakalamalıyım.
İşte bu kadar. O topuklularla ne kadar hızlı hareket edebilirsin
ki zaten. Boşuna debeleniyorsun. Bunun yerine konuşmayı
denemelisin. Bir de ben boğazını sıkarken dene. Olmuyor değil
mi? Beni öldürmeye çalışırken böyle korku dolu bakmıyordun
ama. Ve son, biri daha sustu. Diğerleri… diğerleri neredeler?
Kimse kalmamış burada. Ah işte, yağmur durdu. Biliyordum. Bunu
daha önce yapmalıydım. Birazdan güneş de açar. Kahve içmeliyim.
Belki ardından bir de sigara. Bulutları yırtıp gelen güneşin
ışıklarına karşı. Kağıt duruyor yerde hala. Kimse atmayacak
belli, bari ben çöpe atayım. Eve gidince gömleği temizlemem
lazım. Adamın kanı bulaştı her tarafıma. Sessizlik… birazdan
güneş açacak. Kelimeler durdu, yağmur yağmıyor. Güneş kapının
ardındandır artık. Oturup onu beklemeliyim.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir