Evrim V (Online roman serisi)

Askeri
tesisin kapısındaki görevli eliyle işaret ederek arabayı
durdurdu. Şoför pencereyi açıp kartı uzattı. Görevli kimliği
görür görmez kendini toparlayıp kapıyı açmak için düğmeye
bastı. Alper arka koltukta telefonla konuşuyor, ne olup bittiğine
aldırmıyordu. Araç yağmur altında tesise girerken kapıdaki
görevli selam duruşunda arkadan onları izliyordu. Araç geniş
asfalt yolu aşıp, üç katlı askeri tesisin ana kapısı önünde
durdu. İçeriden bir görevli koşup aracın kapısını açtı ve
elindeki şemsiyeyi yukarı kaldırıp yağmura engel oldu. Alper
telefonu kapatıp belli belirsiz bir selam verdikten sonra görevlinin
tuttuğu şemsiyenin altında binaya girdi. Sabahtan beri yağan
yağmur iyiden iyiye sinirlerini germişti. Yağmurdan, kardan,
soğuktan ve sıcaktan hoşlanmazdı. Aslında Alper hiçbir şeyden
hoşlanmazdı. İkisi rütbeli asker, dört kişi onu karşıladı.
Alper
duraksamadan üst kata çıkan merdivenlere yönelirken, “Umarım
verdiğiniz haberler doğrudur” dedi.
Evet
efendim! Bundan memnun kalacağınızdan eminim” dedi rütbeli
askerlerden biri. “Araştırmada son aşamaya geldik. Sizin için
bir gösteri hazırladık” bir diğeri.
Pekala,
görelim bakalım” dedi merdivenleri seri adımlarla çıkarken.
Uzun
boylu, atletik bir adamdı Alper. Alnının sağ tarafında büyük
bir yanık izi, sol yanağında da boydan boya bir kurşun yarası
izi vardı. Her iki yara girdiği çatışmalardan kalmıştı.
Ellili yaşlarının ortasındaydı. Gri gözleri her zaman öfke
saçardı. Merdivenleri çıkıp üst kata vardıklarında ellerinde
dosyalar, temiz giyimli iki kadın görevli tebessüm ederek onları
karşıladı.
Alper
duraksamadan koridor boyunca ilerlerken demin onunla konuşan askere
döndü, “Bu taraftandı değil mi?”
Evet
efendim”
Koridor
boyunca ilerleyip bir kapıdan geçtiler. Girdikleri oda aşağıdaki
devasa salona bakıyordu. Alper camın önünde geldiğinde aşağıdaki
salonun ışıkları birer birer yandı. Odadakiler son derece
gergindi. Alper’i biliyorlardı ve sunumda başarılı olmazlarsa
neler olacağını da. Aşağıdaki salonda beyaz önlük giymiş bir
mühendis onların bulunduğu tarafa bakıyordu.
Alper
saatine bakıp, “Söyleyin başlasınlar, fazla vaktim yok” dedi.
Onu
karşılayan kadın görevlilerden biri önünde duran mikrofona
eğilip, “Başlayalım lütfen” dedikten sonra dönüp Alper’e
tebessüm etti ama o kadına bakmıyordu bile.
Aşağıdaki
mühendis önündeki panelde bulunan düğmeye bastığında salonun
yan tarafında bulunan kapı açıldı. Eksoskeleton giymiş bir
asker ağır adımlarla bulundukları yerin tam karşısına gelip
durdu. Hareketleri robotlar kadar mekanik değildi ama normal bir
insan gibi de hareket etmiyordu.
Bu
gördüğünüz kutular” dedi aşağıdaki mühendis,
“Ağırlıklarına göre sıralandırılmış durumda. Yüz kilodan
başlayıp beş yüz kiloya kadar artıyor. Şimdi arkadaşımız
sırasıyla bunları kaldıracak”
Eksoskeleton
giymiş asker kutuları kaldırmaya başladığında Alper’in yüzünde
belli belirsiz bir memnuniyet ifadesi oluştu.
Alper,
“Silah sistemleriyle denediniz mi bunu?” dedi az önce ona
tebessüm eden kadına.
Evet
efendim, şimdi göstereceğiz”
Gösteri
yarım saat kadar sürdü. Eksoskeleton giymiş asker birkaç farklı
otomatik silahla karşıdaki hedeflere ateş açtı. Alper
izlediklerinden bir hayli memnun olmuştu. Askerin hareket kabiliyeti
zayıftı ama gücüyle aradaki farkı kapatabilirdi. Böyle bir
sistem bir çok alanda işine yarayabilirdi. Odada bulunanlar
gösterinin ardından bir şeyler anlatmaya başlarken telefonu
çaldı. Müsaade istemeye tenezzül etmeden telefonunu açtı.
Efendim”
dedi arayan ses, “1 Numaralı Deneğe benzer birinin İstanbul’da
görüldüğüne dair haberler var”.
Aylardır
peşindeydiler. Alper için Cengiz’in ne yaptığı, kimi öldürdüğü
ya da ne suç işlediği önemli değildi. Tek istediği ameliyat
sonrası ortaya çıkan neticeyi kendi istediği şekilde
kullanabilmek için Cengiz’i ele geçirmekti. Az önce izlediği şey
tatmin ediciydi ama Cengiz’de oluşan defektin fevkinde değildi.
Eğer onun nasıl hayatta kaldığını çözebilirse böyle bir gücü
istediği zaman ve şekilde kullanabilirdi.
Ayrıntılar
için birazdan arayacağım. Ekiplere söyle tetikte olsunlar” dedi
dişlerini sıkarak. Ardından telefonu kapatıp odadakilere döndü,
“Aşağıdaki şeyi sahada kullanmam için ne kadar süreye
ihtiyacınız var?”

Bir
yıl, belki daha fazla” dedi kadınlardan diğeri.

Hiçbirinin
ismini sormamıştı, öğrenmeye de niyeti yoktu. Kadın ona cevap
vermemiş gibi rütbeli olan askere dönüp, “İki ay içinde tam
donanımlı bir ekip istiyorum” dedi durağan bir sesle. Odada bir
sessizlik oldu. Herkes birbirine baktı. “Güzel!” dedi yalancı
bir gülümsemenin ardından, “Başka bir şey olmadığına göre
işimiz bitti”

Ardından
hiçbir şey demeden kapıya yöneldi. Gösteriyi yöneten kadın
“Ama efendim…” diyerek peşinden giderken diğerleri de koşar
adım onu takip etti. Süreyi uzatmak istiyorlardı ama boşunaydı.
Alper son sözünü söylemişti.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir