Simsiyah bir gecenin ardından doğudan yırtılacak karanlık.
Şahlanan doru
atlar üzerinde bekleyecekler sisin ardında. Borular ötecek
uzaklardan. Bir kuzgun havalanacak. Kartalın çığlığı yırtacak
sessizliği ve bir kurt uluyacak. Işıklar vuracak karanlık içinde
yatan ormana. Ardındaki şehir vaktinin gelmesini bekleyecek. Aç
çocuk annesinin memesine uzanacak. Atlar sabırsızlıkla eşelerken
kapkara toprakları nefesleri buhar olacak. Ne bir nara, ne bir
uyarı. Tepenin üstündeki beyaz ata binmiş olan kılıcını çekip
işareti verecek. Ölümün soğuğu parıldayacak çıplak çeliğin
üzerinde. Bir rüzgar esecek belli belirsiz.
Ve atlılar…
Ve
adamlar…
Ve ölüm ilerleyecek.
Ağır ağır geçecekler ağaçlar
arasından, şehir bekleyecek. Güneşin ışıkları yürüdükleri
yolları aydınlatacak. Önde tek başına. Kılıcını indirip
şehri işaret edecek. Mahmuzlanan at gözlerinden ateşler saçacak.
Ardından yürüyecek binlercesi. Sessizlik nal sesleri ile
parçalanacak. Şehir korku ile titreyecek. Duvarlar yere eğilecek. O
gün dağın ardından nallarıyla ezilmedik yer bırakmamış
olanlar yeniden gelecek. Ne duvarlar, ne insanlar, ne de korku onları
durduramayacak.
Ve
vakit yeniden gelecek…

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir