Haziran Gecesi

Üstündeki
kıyafetler belediye otobüsü için tuhaftı. Yolcular garip
bakışlarla onu süzerken aldırmamaya çalıştı. Artık hiçbir
şeye aldırmıyordu gerçi. Camdan dışarı bakıp, haziran ayının
insanın içine neşe doldurduğu o güzel akşam üstlerinden
birinde sağa sola koşuşturan insanları izledi. Tuhaf bakışlar
üstünde gezinirken oraya ait olmayan kıyafetiyle başka bir yerde
olduğunu hayal etmeye çalıştı. Kalabalık otobüs sallana
sallana ilerledi. Aklından geçen düşünceler darmadağınıktı.
Arkadaşları ile buluşmak için çıkmıştı. Çıkmaması
gerektiğini bile bile hem de. İneceği durağa yaklaşırken
yanında oturan yaşlı teyzeden müsaade isteyip kapıya doğru
ilerledi. Kalabalık, bin bir uğraş. “Keşke kapıya yakın bir
yerde otursaydım” diye geçirdi içinden. Hiçbir şeyi doğru
düzgün beceremediğini bile bile. Her seferinde doğrusunu
yapacağına dair bir karar almak ve becerememek. Yirmili yaşlarda
bir genç yanından geçerken çapkın bakışlarla onu süzdü. Fark
etti ama aldırmadı. Son birkaç kişi daha, sonra kapıdaydı.
Göbekli bir adamın yanından zar zor geçip merdivene ulaştı.
Nihayet dışarıdaydı. Bundan sonra yürümesi gerekiyordu.
Otobüsle geldiği belli olmasın diye epeyce bir mesafe kala
inmişti. Uzun topuklu ayakkabılarla o kadar mesafe… etrafta yine
o tuhaf bakışlar. Evden çıkarken bu kadar kalabalık olacağını
tahmin etmemişti doğrusu. Aldırmadan yürüdü. “Bir sonraki
durakta da inebilirdim”. Bunca mesafeyi yürümek zorunda kalmaz,
otobüsle geldiği yine belli olmazdı. Arabasını satalı birkaç
ay olmuştu. İnsanların imrenerek baktığı spor arabası. Alırken
ne kadar sevindiğini hatırlamıyordu ama satmak zorunda olduğu
için elden çıkardığında ne kadar üzüldüğü dün gibi
aklındaydı. Adımlarına dikkat ediyordu bir yandan da. Hızlı
yürüyüp terleyemezdi. O zaman yürüyerek geldiği belli
olabilirdi.

Buluşacakları
yere yaklaşırken çantasından aynasını çıkarıp son bir kez
makyajına baktı. İyi görünüyordu. Kimsenin gerçekte ne
olduğunu anlayamayacağı kadar iyi. Omuzlarını dikleştirip ağır
adımlarla girişe yöneldi. Kapıdaki görevli büyük bir
tebessümle onu karşıladı. Daha önce buraya birkaç kez gelmişti.
Tebessüm ederek karşılık verdi. İçeri girdiğinde arkadaşlarını
bulması zor olmadı. Her zamanki gibi denizi gören en iyi
masalardan birinde oturuyorlardı. Hepsi neşeli, hepsi mutluydu.
Koca bir gülümsemeyi yüzüne oturtup yanlarına gitti. Bilindik
iltifatlar, nerelerdeydin sitemleri, belli belirsiz iğnelemeler.
Herkes gülüyordu. O da güldü. Bir şeyler içmeliydi. Garsonu
çağırıp sert bir şeyler söyledi. Sevgililerini, işlerini,
başarılarını anlatıp duruyorlardı. Gülümseyerek hepsini
dinledi. Gülümsemesini yüzünden eksik edemezdi. Anlattı. Bir
şeyler anlatması gerekiyordu. Yeni birkaç iş almıştı. Yeni bir
sevgilisi vardı. Adını öğrenmek için ısrar ettiler. Ne iş
yaptığını, nasıl biri olduğunu sordular. Şimdi söylemek
istemiyordu. İnanamayacakları biriydi. Biraz daha sabredip vakti
geldiğinde tanışacakları. Daha çok meraklanıp ısrar ettiler
ama nafile. Bir şeyler uydurup geçiştirdi. Yaptığı
yatırımlardan bahsetti. Kısaca hayatında gerçekte olup biten ne
varsa tersini anlattı. Başka ne yapabilirdi ki.

Vakit
ilerlerken arkadaşları başka bir yere gitmekten bahsettiler. Ne
kadar içtiğini biliyordu. Geriye yol parası kalmıştı. Kalkması
gerekiyordu. Telefonuna mesaj gelmiş yaptı. Faturasını
ödeyemediği için birkaç saat önce hattının kesildiği ihbarı
gelen telefonuyla konuşmak için masadan kalktı. Gülümseyerek bir
şeyler geveledi. Birkaç kahkaha attı. Öyle ya, sevgilisiyle
konuşuyordu. Masadakilerin onu takip edip etmediğini anlamak için
göz ucuyla baktı. Bunu neden yaptığını bile bilmiyordu.
Telefonunu kapatıp… eh konuştuğuna göre kapatmalıydı da,
masaya geri döndü. Müsaade isteyip kalkması gerektiğini söyledi.
Acilen çıkması gerekiyordu. En büyük korkusu masadakilerin de
onunla beraber kalkmasıydı. Bir şey olmuştu. Sevgilisi ile acil
buluşması gerekiyordu. Daha sonra anlatacaktı. Arkadaşlarından
birkaçı ısrar etti oturması için. Daha eğlenmek için bir
yerlere gideceklerdi. Birkaç yalan daha ekledi. İçtiği içkilerin
parasını ödemek için çantasına uzanınca arkadaşları
bırakmadı. Kısa bir vedalaşma. Özürler ekledi. Oturmak isterdi
ama ne yazık ki gitmeliydi. İçkiler için tekrar teşekkür edip
çıktı.

Sonunda
bitmişti. Dışarı çıktığında derin bir nefes alıp kapıdaki
görevliden taksi çağırmasını istedi. Eve taksiyle dönmesine
yetecek kadar parası kalmıştı. Eski günlerdeki gibi hissetti.
Güzel bir haziran gecesiydi. Taksi ağır ağır ilerlerken camı
açıp dışarıyı izledi. İnsanlar doluşmuştu sokaklara. Her
şeyin güzel gittiği günleri özlemişti. İçine battığı
pislikten kurtulmasına imkan yoktu. Geri dönülecek noktayı çoktan
geçmişti. Taksimetreye baktı. Hayatında hiçbir dönem bunu
yaşamamıştı. Taksimetreye bakma ihtiyacı duyması bile tuhaftı.
Oturduğu sitenin kapısı önünde indi. Önceden saygıyla onu
karşılayan kapıdaki görevli yüzünü buruşturdu. Aidat
ödemesini hatırlatmak için gelmişti birkaç kez. Aldırmadan
yürüdü. Önümüzdeki hafta üç ayı birden ödeyeceğini
iletmişti yönetime. Özenle düzenlenmiş bahçeden ilerleyip evine
çıktı. Işıkları yakmadan pencerenin önünde durup parıldayan
şehre baktı. Dakikalarca karanlığın içinde sessizce bekledi. Ne
kadar canlı görünüyordu her şey. Güzel bir haziran gecesiydi.
Ayakkabılarını çıkarıp salonun ortasındaki büyük avizenin
altında duran sandalyeye çıktı. Daha önce hazırladığı ilmeği
boğazına geçirip sandalyeyi itti..

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir